Şirk'ten Kurtuluş

Bu gerçeği birlemeyenler ve bu gerçeğe kavuşamayanlar; yani vücud-u Hakiki'yi birlemeyenler, bir türlü şirkten (ikilikten) kurtulamazlar. Gerçeğin özünden gafil, habersiz giderler.

"Var" ise, özünde "Nur" olandır. Zaten madde, doğa, beden, ceset dediğimiz şey de yoğunlaşmış ışık ve enerjiden ibarettir. Bu ışık ve enerji ise "İlk Varlık", "İlk Neden"dir. Kendiliğinden; asıl doğal olarak "Var" olan "O" dur.

Var olan, O'dur. Tüm nesneler, O'nun belirtisidir. Ve O'ndan peyda olmuş, tezahür etmişlerdir. O'nun tezahürleridirler. İlk ve Son, Dış ve İç O'dur. Ve O, her şeyi bilir. Yani İlim ve Düşünce'nin; Aklın kaynağı da O'dur. Sonsuz Nur'dan, (kuvvetten, ışık ve enerjiden) ibaret olan "İlk Var", doğanın (âlemin) ve insanın Özü'dür. Özümüzdür.

O olmasaydı, âlem ve Âdem olmazdı. Âlem ve Âdem olmasaydı; Bir tek Mutlak Vücudun tezahür ve taayyünlerinden ibaret olan 'çokluk âlemi' ve 'İnsan' olmasaydı o zaman da O'nun (Tanrı'nın) tekliği, eşsiz birliği, güzelliği, nitelikleri ve hatta Varlığı bilinmezdi.

Bu gerçekleri, kendisinden başka bilen olmazdı. Kaldı ki bu durumda da halen yine kendini, kendinden başka bilen yoktur. Kaldı ki bu durumda da halen yine kendini, kendinden başka bilen yoktur. Âlem ve Âdem, kendisinin objektif ve sübjektif görüntüsünden başka bir şey değildir. Her şey O "İlk Varlık"tan gelir ve yine O İlk Varlık'a döner. (44)

İlk Tecelli ile İç Âlem, Ruh Âlemi (Mâneviyat ve Kozmik Âlem); doğa, dış âlem-çokluk âlemi "Tek Var"dan böylece tabaka tabaka oluşmuştur.

Bizim "İlk Tecelli" dediğimize, "İlk Patlama" diyorlar. Biz İlk Sebebe "Allah", "Nur" diyoruz. Big Bang'çılar,

(44) "Vallahu yebdeul halka" (Yunus -34, Rum -11)

"İnna lillah ve inna ileyhi..." (Bakara -156)

âlemin özü diyorlar. Ama âlemin özünün, kendiliğinden "Var olan" olduğunu bildikleri halde bunu vurgulamıyorlar! Çünkü bir şeyin kendiliğinden var olması, yani o ilk nedenin yaratık olmadığını kabul etmek, yani sonradan olmayan; kendiliğinden var olanı kabul etmektir. Kendiliğinden var olan ise, Tanrı'dan başkası olmaz.

O'na Tanrı demek mecburiyeti doğar. Çünkü bir şeyin "kendiliğinden Var olması", "Ezeli", "Ebedi", "Daimi" ve "sınırsız" olması (Sonsuz) Tanrı'dan başka bir şey değildir. Doğanın, nesnelerin özü, kaynağı "Nur"dan olan “Tek Bir”, Eşsiz "Bir" olan "Allah"tır. Kendiliğinden Var olmanın, Ezeli, Ebedi ve Daimi olmanın akılla izahı yoktur!..

Bu kavramları hiçbir felsefe ve aklıselim inkâr edememiş; ancak izah da edememiştir! Bu büyük gerçek (İlk Neden) karşısında "Akıl" donmuştur.

Big bank olayı; İslâm'ın Allah'ın "ilk Tecelli" dediğidir.

Denizden olan (oluşan, beliren) köpük gibi. Köpük denizden gelir. Köpük adını ve şeklini alır. Tekrar denizde erir. Tekrar denize döner, dönüşür, şekilsiz durum alır.

"İlk ve Son, Dış ve İç O'dur (Allah'tır). Ve O (Allah) her şeyi bilir. Yani var olan Hakikatte O'dur ve O, alimdir - Bilgili şuurlu Varlıktır." (Hadid - 3)

İlk var, ilk neden O ezeli ve Sonsuz Nur tek ve yalnız iken, kendinden kendine tecelli edip; tabaka tabaka İç ve Dış âlemi yaratmış. Oluştur. En son yerküremizi, enerjiyi yoğunlaştırarak yaratmıştır. Enerjinin yoğunlaşması ile de madde oluşmuş, ancak enerji maddeleşince basitleşmiştir.

Âlemler aslında o ilk var, ilk nedenin dışında değil içindedir. Çünkü İlk Var'ın kenarı-sınırı yoktur, olamaz. Kenarı olsa, yokluk kabul edilir. Yokluk olmaz. Yokluğun, yokluğu zorunludur, varlığın da varlığı zorunludur. Ve gerçek var, Nur'dur (Işık) ve sınırsızdır. O nedenle Tek Bir'dir. Eşsiz Bir'dir. Zira İki tane sınırsız var olmaz. Sonsuz olan "yokluk" değil, sonsuz olan, "Varlık"tır. Biz boşluğu, yokluk sanırız. Hiçbir boşluk yoktur ki, ille orada bir şey olmasın. Boşluk sanılan Gökler, İlk Varın, çekirdek varın çeşitli ışınları ile doludur. Kırmızı, yeşil ışınlar gibi.

İlk Var, sonsuz, sınırsız yoğun bir "Nur Kümesi"dir. Bir şekil olarak düşündüğümüzde, kürenin sınırı vardır; ama İlk Var'ın, Allah'ın sınırı yoktur. Tanrı Sonsuzdur. Aslında şekil ve suretten münezzehtir. İşte Âlemler, belirmeler, hep bu sınırsız "Nur Küresi"nin içindedir.

Bizim tecelli, taayyün ve belirme dediğimiz, big bang (İlk patlama diye adlandırılan olay) olayı işte bu Sonsuz "Nur Küresi"nin içinde olmuştur. Zaten başka türlü olması da mümkün değildir. O Nur olan İlk Var'ın, İlk Neden'in kenarı yok ki, Kendisinin olmadığı bir yer, mahal yok ki, herhangi bir yere tecelli etsin (ya da patlasın). Patlama olayı olsun. Tüm olanlar, Kendinden, Kendinedir. Kendi içindedir.

Sonsuz bir deniz küresi düşünelim. Ve onun içinde yerküremizi bir ada olarak düşünelim. Denizin içinde dönen-gezen küre halinde bir ada... Öyleyse evren, her şey ve insan; hepimiz, O'nun, Tanrı'nın içindeyiz.

"Elâ innehu bikülli şey'in muhit- Ayık olun! O, Allah her şeyi ihata (kaplama) etmiştir". (Fussilet-54).

Ayrıca (45), şairin dediği gibi;

"Ol mâhiler ki derya içredir, deryayı bilmezler - O balıklar ki denizin içindeler, (ama) denizden haberleri yoktur, sarhoş sarhoş gezerler".

Demek ki her şey, her nesne yoğunlaşmış Nur-enerji-ışık olarak şekil ve suret alıp, O'nun (Tanrı'nın) içindedir. O hiçbir şeyin ve nesnenin içinde değildir. Sonsuz, sınırlının içine sığmaz. Ancak O'nun Kutsal Ruhu, İlk İnsan, Âdem ve evlatlarının içine üfürülmüştür.

(45) "Gökten, yere ip sarkıtsaydınız; Tanrı'ya değerdi". Yukarıdaki Kudsi Hadis'in kaynakları:

Aclûni, Keşf ül Hafa, C,2, S.53, Hadis. 2092.

Tirmizi, K.Tefsir, Hadid Suresi açıklaması. Ahmed b. Hanbel, C.2. S.370.

Paylaş: