Efendilik

Efendiliği işçilikte değil, işveren olmakta arıyor, onların hayali ile yaşıyorlar. Bir toplumun tüm bireylerinin zengin olması olanaksızdır. Ama gerekirse işçi olur. Zaten farklılık liyakattadır.

Aşırı zenginlik; zorbalıkla, hile ile ve sömürmekle mümkündür. (67) İşte bu nedenledir ki; Ruhuna, sağduyusuna uymayan bedeninin; bedeninin dürtülerine, cismani arzularına uyan birey ve bu tür bireylerin oluşturduğu milyonlarca emekçi, yoksul insanlar, kendilerini sömürerek ezen yöneticilere direnemiyorlar. Hep onlar gibi (burjuva gibi) yaşamak istiyorlar ve bekliyorlar... Boş -ham hayale dalıyorlar.

Yıllarca bekliyorlar, bazen içlerinden 10 yılda, 15 yılda bir yoksulun, zengin olduğunu görüyorlar. On yılda bin yoksuldan biri zengin oluyor. Bu durum diğerlerini heveslendiriyor. Ve gene bekliyor...

İşte emeğinin üstünde bir yaşam isteyen insanoğlu; insan toplulukları hakkına, emeğinin karşılığına rıza göstermediği için sürekli eziliyor ve sömürülüyor.

Tanrı, haksız istek sahiplerinden oluşan bir topluma yardım etmez.

Tanrı suçsuzdur.

"Tanrı hiçbir topluma zulmetmez. Toplumlar kendi kendilerine zulüm-kötülük ederler" . (Yunus-44).

Yoksa sadece emeğiyle yaşamak (alın teri ile), emeğinin karşılığım tam almak isteyen bireylerden oluşan halkın bilinçli, haklı, meşru, kitlesel direnişlerine hiçbir güç dayanamaz, yıkılır. O haklı halkın, dediği olur.

(67) Yüce Muhammed buyurur: "Muhakkak tüccarlar ( tacirler) facirdirler". Bunun üzerine; "Ya Resûlallah! Allah, alış-verişi helal kabul etmedi mi?" diyenlere: "Evet! Fakat onlar; yemin eder, günaha girerler, konuşurken yalan söylerler, buyurdu". (Ahmed b.Hanbel ve Hakim’den) İhya-ı Ulumud Din, Gazali, C-3, S.292, 300.

Tanrı, böyle Hak arayan; Hakkını arayan bir topluma yardım eder. Haksız istek sahiplerine gelince... Tanrı, bunlardan oluşan bir topluma yardım etmez (Haksız istek, emeğinden fazlasına göz dikmektir).

İşte ne zaman insanoğlu, Ruhuna ve ruhunun nitelikleri akıl ve sağduyusuna uyarsa; bedensel yönünün haksız ve olumsuz isteklerini reddederse; yani insanlık bu aşamaya gelirse, "hak ve Hukuk düzenini" kurar. Ve gerçek insanlığı bulur. Bu özellikler oluşmadığı sürece, bu aşamaya gelinceye dek hayvansal duygularının etkisinde yaşarlar. Hayvansal duyguların içinde olanları da zalim çobanlar (diktatörler) güder.

Bu yazdıklarımız, insanların yapısıyla ilgili bilimsel ve doğal gerçeklerdir. Bu görüşler ilkeler, yani teoridir. Ama bugünkü dünyamızda özgürlüklerin korunması için sosyal demokrasiden başka çare yoktur. Sosyal demokrasi, İslâmi sisteme en yakın sistemdir.

Demokrasi hakkındaki görüşlerimizi daha önce yazmış Olduğumuz VARLIK, İSLÂM'DA MEZHEPLER VE YÜKSELİŞ, GÜNAHSIZLAR, İNSANDA YÜKSELME adlı kitaplarımızda açıkladık.

Hele Türkiye'miz için savunulması lazım gelen en iyi sistem; Cumhuriyetçi çok partili parlamenter sistem olan çoğulcu demokrasidir.

Paylaş: