Tasavvuf Sohbetleri ( 3 )

Hilafet benden sonra otuz senedir. 29 sene Dört halife, 6 ayda Hz. Hasan” etti 30. “Sömme caelel melikün adud-Sonra ısırıcı parçalayıcı bir Melik. Bizler Sultan, Şah deriz, Frenkler Kral, Araplar Melik der-babadan oğula devir. Yani “Veliaht”. İslam’da veliaht yok ki, Veliaht’ın hukuku olsun. İslam hukukunda neden yok? Hz. Muhammed a.s.v.’ın “Veliahtlık Sistemi” yok. Yönetimi Kendi ailesine de vermedi. İki oğlu vardı. Oğluna verdi mi? Hayır.

Hz. Ali vefat ederken dedi ki Peygamberin oğlu İmam Hasan’a ne dersiniz? İtirazınız varmı? Yok, size tavsiye ediyorum dedi. Ehl-i Beyt, Resulullah’ın torunu, Fatıma ananın oğlu. Dediler ki İmam Hasan’a biat ederiz. Vefat ettikten sonra. Zorla değil.

Halbuki Muaviye, Medine’yi bastı. 50-60 bin asker, Şamın ne olduğu belli olmayan soytarı; bunların içinde Şam’ın Hıristiyanı var, müşrikleri var, fısk-u fücurlar doluştular Medine’ye. Her ashabın başına kılıçlı adamlarını dikti. “Yezide biat edin, etmeyeni öldürün” dedi. Zorla, cebren biat ettirdi. Biat etmeyen Hz. Ayşe anamız, Peygamberin Hanımları, Hz.Hüseyin, Hz. Ebubekir’in oğlu Abdurrahman Hz. Ömer’in oğlu Abdurrahman, Zübeyr’in oğlu Abdullah. Zübeyr’in oğlu Abdullah gizlendi. Hz. Ebubekir’in oğlu Abdurrahman Ayşe anamıza sığındı. Bacısı olduğundan. Hz. Ebubekir’in oğlu Abdurrahman’ı yakalayın, başını kesin dedi. Bu Abdurrahman sonra İmam Hüseyin’le birlikte Şehid oldu Kerbela’da. İmam Hüseyn’in Saflarında Şehid oldu. Hz. Ömer’in oğlu Abdurrahman’da Kerbela’da Şehid oldu. Bunlar birbirlerine düşman olsalardı. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer, Hz. Ali’ye düşman olsalardı; bunlar Hz. Hüseyin’in ardına düşerler miy di? Hz. Ebubekir’in oğlu Muhammed’i, Hz. Ali’in uğruna Muaviye öldürtmedi mi? Sıffeyn’de. O zaman “Sen Kayser’in Sistemini mi getiriyorsun, Peygamberin yolunu bozuyorsun” deyince, “alın bu mel’unun kafasını vurun”; dedi. Muaviye, Hz. Ebubekir’in oğlu Muhammed’e diyor. Aman Allah’ım!...

En Son, Peygamberimizin vefatından 1,5 sene önce Mekke’nin fethinde “kerhen” iman etmişler. Allah da imanlarını reddetmiştir. Bu durum böyle iken bunları ne gösteriyorlar!...

Bu konuşmalar padişahlar zamanında söylenseydi kellelerimiz giderdi. Ashab-ı Kiram’a dil uzatıyorsunuz, derlerdi. Ne güzel!...

Bu soytarılar birinci tabaka, aşere-i mübeşşere’yi öldürmüşler, kesmişler; Yani dağdan gelip bağdakini kovmuşlar. Peygamberimizin yüce düzenini ayaklar altına almışlar. O kuru hasırda oturan Peygamber Muhammed s.a.v ve Dört Halifesi, İmam Hasan, İmam Hüseyin’in yerine Şam’da saraylar, Roma valileri gibi valiler, Rakılar, Rakkaseler-dansözler, eğlenceler… Aman Allah’ım!... Buyurun manzara bu!...

İşte orada zaten, otuz yıl sonra bu hale geldi. Abbasiler de yarı yarıya düzeltmek istediler ama Saltanattan vazgeçmediler. Onların da hesabına geldi. Abbasi oğullarına kalsın, dediler. Sonra bu sistem oldu. Bizimkilerde yaptı. Bu yüzlerce yıl sürüp gitti… Osmanlılar da yaptı. Hala da bu sistemi sürdürenler var.

Allah İmam Hüseyin’den İmam Hasan’dan, İmam Hasan’ın Babasından bizi ayırmaya!... Çünkü Peygamber s.a.v, Benden sonra bu ümmetin en iyisi, bilgilisi İmam-ı Ali’dir. Peygamberin İlminin Kapısı, Kardeşi… (Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, Hz.Ali bölümü çev. A. Fikri Yavuz, Sönmez Neşr. 1981-İst.)

Efendim, üç Halife Hz. Ali’ye şeylik yaptı mı? Ee yaptı efendim. Çünkü tarihleri okuduğumuz, araştırdığımızda yaptılar. Ama bunu biz ne kabul ediyoruz? Hani Hz. Yakup peygamberin oğulları da Yusuf a.s. yapmadılar mı? Kardeşler Sonra barıştılar. Hz. Ali de onları hoş gördü. Ama 6 ay onları terk etti. Ne mescide gitti, ne de Hz. Ebubekir’e Tarih meydanda. Dileyen araştırabilir. Tarihde de bunlar var, M. Asım Köksal’ın İslam Tarihinde de var. İbn-i Kesir’in tarihinde de var. Okuyup öğrenebilirler.

Sonra barıştılar. Hz. Ali’ye kılıç çekmediler. Birbirlerine de ağır sözler söylemediler. Ama doğrusu Haşim Ailesine danışmadan bu işleri yaptılar. Bunu Necip Fazıl bile “İlim Beldesinin Kapısı Hz. Ali” adlı kitabında, “Haşim ailesine danışmadılar, Haşim ailesinin Boynunu büktüler, onları riske soktular” diyor. Sonra Hz. Ali efendimiz, Hz. Ebubekir’e diyor ki; “Bize danışmadınız”. O da dedi ki; “Haklısın ya Ali”. Fırsat bulamadık, şöyle olmuş, böyle olmuş, “Haklısın” diyor yani. Haklıysa bir “haksızlık” olmuş işte. Ama Mü’minler hata işlerler. Hata yani yanlış Mü’minlerde günah işlerler. Peygamberlerin dışında bir Ehl-i Beyt günah işlemez. Neden? Ehl-i Beyt Peygamber mi? Peygamber değiller ama, Allah Peygamberleri kendisi bizzat “Tahir” etmişse- temizlemişse;

“İnnema yüridullahü liyüzhibe an kümürricse Ehlel Beyti ve yütehhirreküm tethira-Ey Ehl-i Beyt, sizden Allah ricsi-kiri giderip tastamam Tahir etmeyi diledi”.(Ahzab-33)

Allah pâk etti-temizledi Onları. Allah pâk ettiği için, Onlar da Enbiya değiller ama Enbiyalar gibi Allah tarafından Tezkiye edildiler, pâklandılar. Ama Ashabları Peygamber s.a.v. tezkiye etti-temizledi. Ayet de var:

“Yüzekkiküm-Muhammed sizi tezkiye ediyor, paklıyor”.

“Ve yüallimükümül kitabe ve’l hikmete-ve size kitabı ve hikmeti öğretiyor” (Bakara151). Mübüvveti öğretiyor, daha sizin bilmediklerinizi öğretiyor.

Yani Hz. Muhammed s.a.v yalnız bir mübelliğ, tebliğ edici değil; yüzekki- tezkiye edici, Şefi-Şefaat edici, Muallim-Talim ediyor, hikmeti-kitabı size öğretiyor, Mürşid yani. Yine de derler ki;

“Vema alerresul illel belağul mübin-Resule düşen açıklamaktır”.(Ankebut-18)

Orası hesaplarına geliyor. O Ayet, kafirlere karşı, bize karşı değil. Kafirlere de ki buyuruyor: “inanmıyorsanız,ben bir mübelliğim, size tebliğ ettim, işitmedik demeyin. Yarın yakalanırsınız-sorumlu tutulursunuz. “Muhammed Size tebliğ etti kabul etmediniz” diye.

Bize hem mübelliğ; yani devamlı bize okur; bizi gözetir, bizi tezkiye eder, bizi

“Onları kanatlarının altına al ya Muhammed” (Hicr–88) “Sana biat eden Mü’minleri” (Fetih–10)

Demek ki biat etmeyenler de olmuş. Elleriyle biat ettiler ama kalben ettiler mi acaba? Efendimiz bilir. Kendilerine Sadakatle Sahih biat ettiğini. Onun biatı Sahihtir. İhsan ile biat. Onları Sen buyuruyor:

“Vahfid Cenaheke-kanatlarının altına al”. (Hicr–88)

Ne demek? Koru onları. İşte İnşallah bizde kanatlarının altındayız.

Allahümme Salli ala Seyyidina Muhammedin ve ala Ehl-i Beytihi ve Ashabihi ve bereketihi ve milletihi. Hepsine Selam olsun.

Biraz önce Hilafetle ilgili okuduğum Hadisle ilgili olarak; Hilafet Hz. Resulullah’ın yerine demektir. Hz. Resulullah’ın yerine, kendinden sonra. Bunlar 4 Halife ile imam Hasan’dır. 30 yılda Onunla doluyor. Onu söylemiyorlar ama Hz. Resulullah’ın gerçek Halifesi 5 zattır. Hz. Ebubekir, Ömer, Osman, Hz. Ali, İmam Hasan. Zaten İmam Hüseyin’in canına kıydılar.

Hilafet vermediler zalimler. Hilafet, Resulullah’ın özelliklerini taşıyacak yani Nebevi olacak. Nebevi olması için Ümmet-i Muhammed’in rızasıyla olacak zorla biat olmaz. Zorla biat olduğunda o krallıktır, faşizmdir. Faşizm orada başlar- Ceberrutluk başlar. Zaten sonra Efendimizin Hadisinde devamla “Sümme yekunu cebbarün-Sonra Cebbarlaşırlar” buyurur.

Emeviler içerisinde, Ömer bin Abdülaziz hazretleri kurtulmuştur. Allah Ondan razı olsun. 70 yıl boyunca camilerde minberlerde Hz. Ali ve ailesine (haşa) lanet okuttular Emevi zalimleri. Bu laneti kaldırdığı için Ömer bin Abdülaziz’i seviyoruz.Biz severiz.Evliyalar da onu sever. Şiilerde Onu sever. Ama onun kanında Hz. Ömer’in kanı var. Annesi Hz Ömer’in torunu. Mervan’ın torunu ama annesi Hz. Ömer’in torunu. Hz. Ömer’in kızını zorla aldı babası Abdülaziz, Kafirdir. İmam Zeynel Abidin Efendimizi de O Abdüzlaziz öldürdü.

Birde Sultani Hilafet vardır. Sultanı Hilafeti Ebu Sufyan’ın oğlu Muaviye getirmiştir. Zorbalıkla Cebren, biat etmeyenin kafası kesilecek. Padişahlık, Sultanlık, Meliklik icat etti. Saltanat başlattılar. Dini Saltanata dönüştürdüler. İşte orada zaten “reform” yapıldı.

Sonra birde felsefeciler ve kelamcılar “reform” yaptılar. Bunlarda Emevi pisliğidir. Abbasilere de bulaştı.

Onun için bizim dinimizde Veliahtlık yok. Veliaht’ın İslam Şeriatında, İslam Fıkhında Hukuku yok. Neden yok? Çünkü Veliaht yok ki hukuku da olsun. Babadan oğula devirde o aileden babanın yerine geçecek oğula veliaht denir. Bu Sistem aile saltanatıdır. Emevilerde, Osmanlılarda olduğu gibi. Bu hilafet değildir. Bu yalancı bir Hilafettir.

Şimdi burada bir konuyu vurgulayacağım:

Nebevi hilafetin; Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin gibi bir zatın Halife olmadığı yerde Hilafet yoktur, krallık vardır. Resulullahın Halifeliğinin, Nebevi Hilafetin olmadığı yerde Şeriat olmaz. Ne diye “Şeriat isteriz” diye çıkmışlar ortaya. Demek ki padişahlık istiyorlar. Geri Emevi Sistemini istiyorlar. Bakınız Peygamber a.s.v. buyuruyor ki: “Hilafet 30 yıldır” Peygamberin gerçek Halifesi yoksa orada Şeriattan söz edilemez. Şeriat adına Zulmedilir insanlara, Maazallah-Allah korusun. Zulmün adı Şeriat olur. Böyle bir sistem Peygamberden 30 yıl sonra Şeriat diye insanlara yutturulmuştur.

Bu zalim sistemi Emaviler icad etti. Abbasiler de yutturdu, Selçuklular da, Osmanlılar da yutturdu, Kayzerlik sistemi, Kisralık sistemi. Sonra ne kaldı? Camimiz kaldı. Kur’anımıza bir şey olmadı. Namaz, Abdest, Oruç, Hac.

İslam’ın şartını dörde indirdiler. Başka şart yok. Şart ne demek? Şart, Farz demek. Allah’ın emri. Demek ki Allah’ın dört emri var. Sevm, Selat, Hac, Zekat. Nasıl da basitleştirdiler İslamiyeti. İmanın şartı da altı. Dilinle oku geç. O kadar. Peki bu iman ilkelerinin anlamı, gerçeği… Hayır! Amentü billahi ve melaikettihi oku geç. O kadar.

İmanı hiç konuşmazlar. Hep islamı konuşurlar. İslamın şartı, o da dört tane. Bazılarına diyorum ki kardeşim şimdi İslam’ın şartı dört değil mi? Evet. Dördünü tebaa yapacak. Padişah’ım kulları yapacak. Tabileri. Öbürü padişaha ait. Şart olan dörttür. Diğerleri padişah ne derse o dur. Padişah efendimize dil uzatanın dili kesilir. Hikmet-i hükümetten sual olunmaz. Bu da ayrı bir özellik! Asayiş berkemal. Eyalet valilerimiz, eski valiler paşaydı. “Padişahım, Sadrazamım işte Urfa’da, Gaziantepte, Adanada, Konya’da… asayiş berkemal! Yani vur-kır-bastır asayişi-istikrarı sağla. Nasıl? Baskıyla. Osmanlı müstebittir. Osmanlı Valileri paşadır. Bütün valiler paşa unvanlı dır. Bu ne demek? Abbasiler de böyle, Emeviler de böyle. Yüzlerce yıl…

Tekrar vurguluyorum: Nebevi Hilafetin, Dört Halife ve imam Hasan gibi olmadığı yerde Şeriat yoktur, İlm-i Hal vardır. İbadet-Namaz kıl, Oruç tut, Hacca git. Sessiz, devlete-hükümete karışma. Şimdi diyorlar ya Devlete-hükümete karışmayın. Mesela laikçilere çatıyorlar ya. Gerçi ben Demokratik bir laiklikten yanayım. Onları hoş görürüm. Hani diyorlar ya din devlete karışmasın. Osmanlı, Dini devlete karıştırdı mı? Hayır. Genelevler onlardan yani padişahlardan gelmedir. Faiz de onlardan gelme. Bankalar da faiz de onlardan kalmıştır. Meyhaneler de onlardan kalmıştır. Bunların hepside Osmanlıda vardı. Niye kızıyorlar? Tiyatro da onlardan gelme. Abdülhamid’in köşkünde, sarayında Tiyatrosu var. Hamlet’i seyrediyor. Romeo Juliet’i seyrediyor. Ve bu Halife efendimiz. Peygamber Efendimizin Halifesi, Allah-Allah! Ne güzel! Bunlar, Sultanlar. Yavuz Selim, Abbasilerin elinden (1517’de) O sahte hilafeti aldılar getirdiler sonra adına Halifelik dediler.

Öyleyse şimdi ne napacağız: En iyisi demokrasi. Zaten halk razı olacak. Başlangıçta da vurguladım ya içtenlikle dört Halife’ye, imam Hasan’a rıza gösterdikleri gibi. Zorla değil. Muaviye zorla Biat ettirmiştir. Harple, isyanla. Hz. Ali’ye karşı gelmiştir. “Hak İmam”a karşı gelmiştir. Bu Eş’ari’nin de görüşü. “O, Hak İmam’a karşı gelmiştir” diyor. Tağidir. Bunu biliyorlar, söylemiyorlar. Muaviye ile Amr ibni As tağidir. Hak imam’a karşı gelmişlerdir. Başta da dedim ya Eş’ariyi severim. Hani dedimya hersözünü inkar etmiyoruz. Eş’ari diyor ki: “Öyle bir Hak İmam ki Hak Ondan-Ali’den ayrılmaz”. Çünkü Hadis de var: “Elhakku maal Ali, vel Aliyyün maal Hak”. Bu Hadise dayanaraktan Eş’ari fetvayı böyle vermiştir. Hak imam’a karşı gelen kime karşı gelmiştir? İslamiyete karşı gelmiştir, dine karşı gelmiştir.

Said-i Nursi de der: “Muaviye Saltanat için, dünya için Harp etti. Hz. Ali, Din için harp etti”.

Şimdi öyleyse ne yapacağız? Yani bana diyorlarki Kazım abi sen bizi karamsar mı ediyorsun? Hiç oluşmayacak mı? Bende diyorum ki: Peygamber a.s.v. buyuruyor: Hilafet otuz senedir”. Öyleyse Şeriat da otuz senedir. Ondan sonra Şeriat uygulanmamış ki 1350 yıldır. Bir bakıma Medrese Şimdide var. Yani şimdi Cumhuriyetçiler bu dördü kaldırdılar mı? Sevm, Selat, Hac, Zekat. Dört değil mi? Kelime-i Şahadet’le beş. Kelime-i Şahadet imanla ilgilidir. Aslında İslam’ın şartı dörttür. Zaten kelime-i Şahadet yani: “Lailahe İllallah, Muhammedün Resulullah” demeyen Müslüman değil. Amentü’yü de kaldırmadılar. Dördü de kaldırmadılar. Namaz, Oruç, Hac, Zekat devam ediyor.

O zaman Osmanlı sistemi devam ediyor. Zaten Osmanlı İslamı Dört şarta bağlamış. Oda devam ediyor. O bürü de Saray. Padişah efendimizin iradesi. Ne iradesi varsa? Halbuki İslamda irade Allah’ın dır. Allah ve Resulullah’ın; Hz. Ali, Hz. Ebubekir gibi gerçek varisleridir. Bu durumda ne bekliyoruz: Söyleyeyim: On ikinci İmam Muhammed el Mehdi Hazretleri. Zuhur etmedikçe. Kayboldu ya. Samarra’da. Irak’da Mağarada Ğayboldu. Ona Ğaybubet-i Kübra denir. Yani büyük Ğayip. Öyle mübarek bir insan Ğayboldu. Ve İsa-Mesih gökten inmedikçe, bunun ikisi birleşmedikçe, Muhammedilerle Mesihiler bir olmadıkça Muhammed Dini üzere Şeriatçıyız. Diyenler, padişahlık istiyorlar. Hazine bizim elimize geçsin, biz yiyelim, hurefeler de Şeriat diye devam etsin.

Ama laikçiler de artık bıraksınlar herkes ayinini, ibadetini, evinde de yapsın, toplantıda da yapsın, illa ki Camiye mahkum etmesinler. Çünkü İslâm âleminde hiçbir zaman Camiye mahkum edilmemişlerdir. Burada cami farz değildir. Bizde ibadet her yerde yapılır. Ama Hıristiyanlıkta Kilise farzdır. Kilisenin dışında ibadet edilmez. Bizde mabed yok. Mescid var. İsteyen gider.

“Mesacidallah-Allah’ın mescidleri”(Bakara-114,Tevbe-18)

Çünkü bizde mabed yok. Çünkü mabed oldu mu içinde mabud da olacak. Bizim mabudumuz bir mekana sığmaz. “Yere ğöğe sığmam Mü’min kulumun kalbindeyim” Kalpte, İnsan-ı Kamil’in kalbinde. En ziyade Evliyada ararlar.

Bizim kıblemiz Kabe. Nerede olsak, tarlada, bağda, bahçede otururuz, ibadet ederiz, cemaatla da kılarız. Yani cami mecbur değildir. Camide namaz kılmak farz değil ki Sünnettir. Hiristiyanların ibadeti kilisede Neden? Çünkü kiliseye gidecekler, Hz. İsa’nın heykelini getirecekler. Salibi-Haçı getirecekler, önlerine koyacaklar ki ona secde edeler. Onlar Hz. İsa’yı ilah biliyorlar, onunda heykelini yapmışlar, sembolize etmişler. O sembolün önünde secde edip ibadet ederler. Yani onların mabudu, mabedin içinde.

Bizim mabudumuz her yerde.

“Feeynema tüvellu fesemme vechullah-Her ne yöne yönelsen Allah’ın vechi oradadır” (Bakara-115)

“Yere göğe sığmam Mü’min kulumun kalbindeyim”. İlla Kalb. Biz peygamberde ararız Allah’ı Allah’ın Resulünde ararız.

Onun için onlar da Müslümanları camiye mahkum etmekten vazgeçsinler. Fıkıh alimlerinin mecburu, mahkumu ve de abdi-kölesi etmesinler. Dini bilen yalnızca medrese değil, yalnızca ilahıyat fakültesi değil, yalnız imam-hatipler değil. Din her yerde öğrenilir.

Öyle halktan aydınlar çıkmıştır ki ne medrese o düzeydedir ne de ilahiyatçılar. İşte Yunus. Neden Yunus’u söylüyorum? Çünkü Yunus, İslam’ın, Anadolu’nun ortak Velisidir. Anonimdir. Kimse itiraz etmez. Çünkü o herhangi bir tarikatın Şeyhliği de değildir. Ama bu halkımın velisidir, değeridir, evliyasıdır. Yani O Hacı Bektaş’a da benzemez, Mevlana’ya da benzemez. Mevlana’ya, Mevleviler daha çok sahip çıkarlar. Hacı Bektaş’a, Bektaşiler daha çok sahip çıkarlar. Ama Yunus denilince, bizim ortak manevi değerimizdir. Mukaddes Şahsiyetimiz. Yunus’a ve Yunus’u sevenlere selam olsun…

Allahümme salli ala seyidine Muhammed’in ve ala alihi ve sahbihi ve sellim.

“Ya Rab bizi dur etme evlad-ı Ali’den,

Biz de Onun bendesiyiz kalu beli’den.

Hu!...Âl-i Aba aşkına, Ehl-i Beyt, gerçek Ashablar, gerçek Evliyalar aşkına. Dört büyük Gavsullah, bütün Enbiya, Evliya ve Yunus aşkına Huu…Hepsine Selam olsun.

Not: Bu konuşmalar Sayın Kazım YARDIMCI Beyefendiye, Abidin Çalış adlı kardeşimizin “Seyri süluk nedir? Seyr-i süluk nasıl yapılır? Sorusu üzerine yapılmıştır.

Bu yazıyı sesli olarak sitemizdeki Sesli Tasavvuf Sohbetleri linkinden dinleyebilrsiniz.

ADIYAMAN-TÜRKİYE-

ARALIK 2005

Paylaş: