Şah Ali ve Ehlibeyt İle ilgili Ayet ve Kudsi Hadisler

Şah Ali ve Ehli Beyt ile İlgili olarak Şanlı Ayet ve ve Kudsi hadisleri dikkatlerinize sunuyoruz.

5.7.2005 Kazim YARDIMCI

I- TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ ŞANLI ÂYETLER

1- “İnnema yüridûllahü liyüzhibe ankümürricse ehle’l beyti ve yütehireküm tethira-

Allah, siz Ehl-i Beyt’den bütün kötülükleri kaldırmayı irade etti ve sizleri tertemiz kıldı”. (Ahzab-33)

2- “Köl lâ es’elüküm Aleyhi ecren ille’l meveddete fi’l kurba-

De ki (Ya Muhammed): sizden peygamberliğim için bir ücret istemiyorum ancak Ehl-i Beyt’imi (akrabamı) seviniz”. (Şura-23)

3- “Mü’minlerden öyle erler vardır ki; Allah’a olan Ahd’lerinde durdular. Onlardan adağını yerine getiren vardır ve onlardan bekleyen vardır. Hiçbir şekilde değiştirmediler”. (Ahzab-23)

4- “Yara aldıktan sonra Allah’ın ve Resûlün çağrısına uyanlar içlerinden ihsan sahibi ve takvalı olanlar için büyük karşılık vardır”. (Âl-i İmran-172)

5- “Hiç Mü’min kimse fasık kimse gibi midir, bir olamazlar”. (Secde-18)

6- “Sana hile yapmak isterlerse muhakkak Allah sana yeter. O seni yardımıyla ve Mü’minlerle destekledi”. (Enfal-62)

7- “Ey Nebi! Sana Allah ve Mü’minlerden sana Tâbi (biat eden) olan yeter”. (Enfal-64)

8- “Yoksa, kötülük işleyenler kendilerini dirimleri ve ölümlerinde eşit olarak iman edip Salih amel işleyenler gibi mi, tutacağımızı sandılar? Ne kötü hükmediyorlar”. (Casiye-21)

9- “Muhakkak iman eden ve Salih amellerde bulunanlar, Onlar yaratıkların hayırlılarıdırlar”.

(Beyyine-7)

10- “Sizin Veliniz ancak Allah ve Resûlü ve namaz kılan ve rükûda iken zekat veren Mü’minlerdir”. (Maide-55)

11- “Şüphesiz en iyiler mizacı kâfur olan bir tastan içerler. Allah’ın kullarının taşıra taşıra içeceği bir kaynak. Adağı yerine getirirler ve şerri yaygın olan bir günden korkarlar. İçleri çektiği halde yiyeceği miskine, yetime ve esire yedirirler.” “Biz Sizi ancak Allah’ın rızası için doyuruyoruz sizden bir karşılık ve teşekkür dilemiyoruz. Doğrusu biz oldukça asık suratlı zorlu bir günden dolayı Rabbimizden korkuyoruz” derler. Allah da bu günün şerrinden onları korur onlara parlaklık ve sevinç verir…” (İnsan: 5-11)

12- “Mallarını gece ve gündüz gizli ve açık olarak infak edenler, onlar için Rableri katında karşılıkları vardır. Onlara korku yoktur ve üzülecekler de değillerdir”. (Bakara-274)

13- “İman edip hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve barındırıp yardım edenler işte onlar birbirlerinin Velileridir”. (Enfal-72)

14- “Sana ilim geldikten sonra kim seninle o konuda (Hz. İsa konusunda) uğraşırsa de ki: ’gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra da lânetleşip Allah’ın lânetini yalancılar üzerine kılalım”. (Âl-i İmran-61)

15- “Gerçekten biziz sana Kevser (Hz. Fatıma ile Ali’den devam eden günahsızlar) veren. Rabbin için namaz kıl kan akıt-kurban kes. (Ya Muhammed) Sana laf atanın soyu kesilecektir”. (Kevser:1-3)

Not: Gerek Kur’an’da gerekse Hadislerde hakkında en fazla övgüyle sözü edilen kişi Hz. Ali’dir. Abdullah İbni Abbas, Hz. Ali hakkında 300 Âyet’in indiğini belirtirken; Ahmed bin Hanbel “Ali hakkında Resûlüllah’dan (a.s.v.) gelen fazilet dolu sözler kimse hakkında gelmedi” demektedir. (Hz. Ali, Mustafa Yağmurlu, S.114, Beyan Yayınları).

II- TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ KUDSİ HADİSLER

1- Cenab-ı Resûlullah (a.s.v.) buyururlar ki:

“Ey Ali! Cebrail Seni sevdiğine inanıyor.

Hz. Ali (k.v.) dedi ki:

-Cebrail beni sevecek dereceye ulaştı mı?

Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu:

-Evet, Cibril’den daha hayırlı olan Allah Azze ve Celle Seni seviyor”.(1)

(1) Hz.Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, A. Fikri Yavuz, Sönmez Neşr. S. 249

2- “Resulullah (a.s.v.) Taif günü Hz. Ali (k.v.)’yi çağırdı ve Onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: “Resulullah (a.s.v.) Amcasının oğluyla görüşmesini uzattı” dedi. (Resulullah a.s.v. bunu işitince):

-“Onunla hususi görüşmeyi Ben yapmadım. Allah yaptı”, buyurdu. (2) Hz.Cabir (r.a.)’den:

(2) Kütüb-i Sitte Muhtasarı, İbrahim Canan, C. 12, S. 470 Hadis No: 4409.

3- Peygamber (s.a.v.)’in yanındaydık; yanında bir kavim-topluluk oturmaktaydı. Ali (k.v.) içeriye girdi. O girince onlar çıktılar. Çıktıklarında onu kınamaya koyuldular ve dediler ki:

“Vallahi o girdiği zaman çıkmayız”. Ondan sonra dönüp tekrar girdiler.

Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Vallahi Onu sokup, sizi çıkartan Ben değilim! Onu sokup sizi çıkartan bilakis Allah’tır!..”(3) İbrahim b. Sa’d b. Ebi Vakkas’tan, Oda babasından:

(3) Hadislerle Hz. Ali, Nesâi, S. 38, H. 38.

4- Cenab-ı Resulullah (a.s.v.) buyururlar: “Göğe yükseltildiğim vakit, inciden bir saraya kadar götürüldüm. Döşeği parıldayan bir altındandı. Rabbim Ali hakkında, Bana üç haslet (özellik) Vahyetti:

1- O, Müslümanların Efendisidir,

2- Takva sahiplerinin İmamıdır,

3- Alın ve kolları beyazla nişanlananların (Seçkinlerin) Kumandanıdır”.

(4) İbni Kani(r.a.)’den: Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 281.

5-

“Cenab-ı Allah dört kimseyi sevmekle bana emretti ve kendisinin de onları sevdiğini bana haber verdi.

Soruldu:

- Ya Resûlallah, isimlerini bize söyle!

Hz. Peygamber:

- Ali onlardandır – bunu üç kere buyurdu -, bir de Ebû Zer, Mikdad ve Selman’dır.(5) Hz. Büreyde(r.a.)’dan: Aynı eser, S.293.

6-

Cebrail nazil oldu ve bana; Cenab-ı Allah’ın Ashabımdan dört kişiyi sevdiğini söyledi. Bunlar; Ali, Selman, Ebû Zer ve Mikdad’dır.(6) İbni Bureyde (r.a.)’dan:

Aynı eser S. 310.

7-Ya Ali! Rabbim bana seni din incelikleriyle iyice eğitmemi ve öğretmemi emretti ki, sen iyice kavrayıp kalbini dolduracak bir kudrete erişesin. Bunun üzerine de Kur’an’ın: ‘Onu, kavrayıp belleyecek kulak kavrar ve korur.’ (Hakka-12) Âyeti nazil oldu. İşte bu yüzden sen Âyette geçen ‘iyice kavrayıp belleyecek kudret oldun’. (7)

Ebu Nuaym, Hilye, C. 1, S. 80.

8- “Resulullah (a.s.v.) minbere çıkıp bir hayli söz söylediler. Sonra ‘Ebû Talib oğlu Ali nerede’ buyurdular. Ali, koşup ‘buradayım Ya Resulallah’ dedi. Resulullah (a.s.v.), Onu kucaklayıp göğüslerine bastılar, iki gözünün ortasından öptüler ve yüce bir sesle şöyle buyurdular:

“Ey Müslümanlar! Bu benim kardeşimdir, amcamın oğludur, damadımdır. Bu, etimdir, kanımdır, saçım-kılımdır. Bu, iki torunum cennet ehlinin gençlerinin uluları Hasan ile Hüseyin’in babasıdır. Bu, benden sıkıntıları giderendir. Bu, Allah’ın aslanıdır, yer yüzünde, düşmanlarına Allah’ın kılıcıdır. Allah’ın lâneti, lânet edenlerin lânetleri, (Hz.) Ali’ye buğz (içinden düşmanlık, kin beslemek) edene olsun; Ali’ye uzak olan, Allah’tan da uzaktır, benden de uzaktır. Allah’tan uzak olmayı, benden uzak olmayı seven, Ali’den uzak olsun. Burada bulunan, bulunmayana duyursun”.

Sonra, “Ya Ali” buyurdular, “Otur; Senin hakkında bunu Allah buyurdu, Allah tanıttı”. (8) Enes b. Malik(r.a.)’den: Abdulbaki Gölpınarlı, Hz. Peygamber ve Oniki İmam, S. 28, Der Yayınları, 1979, İstanbul.

TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

1. Sevgili Peygamberimiz (a.s.v.) Veda Haccı’ndan Medine’ye dönerken “Gadir-i Humm” denen su başında Hz.Ali’yi yanına alarak şunları buyurdu: Hicret’in Onuncu yılında Hz.Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) artık Risaleti’nin adetâ bir özeti ve tamamlayıcı olgusu olarak tarihlerde Veda Hacc’ı diye bilinen haccı yerine getirdi. Komşu kabilelerdeki Müslümanların da kendisine katılmalarını emretti ve Mekke’de 100 binin üzerinde insan toplandı; bir kişiyle başlayan İslâm davası 23 yıl gibi kısa bir zaman içerisinde 100 binden fazla kişiyi Hacc’da toplayabilecek hale gelmişti. Veda Hacc’ında ‘Veda Hutbesi’ diye bilinen ve genel bir ‘tebliğ’ niteliğindeki hutbesini okuyup Hacc’ını da tamamladıktan sonra Medine’ye doğru yola koyuldu.yolda Gadir-i humm denilen bir su başına geldiğinde kafile durdu ve Rasûl-i Ekrem öğle vakti bir ağacın altına kurulan kürsüye çıkarak Hz.Ali’yi de yanına alıp şunları söyledi: “Ey Müslümanlar! Ben ancak bir insanım! Rabbimin elçisi gelip de ona icabet etmem yakındır. Ben size iki kıymetli ve ağır şey bırakıyorum. Onlar birbirinden ayrılamaz. Eğer bunlara uyarsanız yolunuzu sapıtmazsınız. Bu iki kıymetli şeyden biri, içinde Nur ve doğru yol bulunan Allah’ın Kitabı’dır ki, O’nun gökten yere sarkıtılmış ipidir. Ona tutulan doğru yolu bulur, Ondan ayrılan sapar. Diğeri de Ehl-i Beyt’i Itret’imdir. Ehl-i Beyt’im hakkında sizi uyarırım; Ehl-i Beyt’im hakkında sizi uyarırım; Ehl-i Beyt’im hakkında sizi uyarırım. (1) “Ey Müslümanlar! Ben bütün Mü’minlere öz canlarından daha evlâ değil miyim? Öyleyse ben kimin Mevlâsıysam Ali de onun mevlâsıdır. Ya Rabb! Onu Velî edinenlerin Velisi ol, düşmanlarına da düşman ol!” (2) 1- Sahih-i Müslim 2: 325; Tirmizi, H. No: 4036, 4038; İ.Hanbel, Müsned, 5: 182, 189, 3: 26. 2- İ. Hanbel, Müsned, 4: 281, Buhari, Tarih, 1: 375, İ. Mace, Sünen, H. No:116, Beyan Yayınları’ndan Hz. Ali’nin yazarı Mustafa Yağmurlu der ki: “Sayıları 100’ü aşan muhaddis, müfessir ve tarihçi bu Hadis’i tevatüren rivayet etmişlerdir

2- Sevgili Peygamberimiz (a.s.v.) buyururlar: “Ben sizlere iki şey bırakıyorum, eğer bunlara bağlanırsanız hiçbir vakit yolunuzu benden sonra kaybetmezsiniz. Biri diğerinden büyüktür. Biri Allah’ın Kitabıdır. Diğeri Ehl-i Beyt’imdir. Bunlar birbirinden ayrılmazlar. Havz-ı Kevser’de beraberce bana gelirler. Dikkat ediniz benden sonra bu iki ‘Emanete’ ne yapacaksınız?” (3) 3- Zeyd b. Erkam’dan; Tirmizi, C. 2, S. 308.

3- Sevgili Peygamberimiz (a.s.v.) buyururlar: “Ya Ali! (4) Sen bana, Harun’un Musa’ya olan mevkiindesin (gibisin). O kadar ki; benden sonra Peygamber yoktur”. (5) 4- Emir-ül Mü’minin Ebu Talib oğlu Ali (k.v.) Hicretten 23 yıl önce M. 600 yılında Haşimi Esed kızı Fatıma’dan, Kâbe-i Muazzama’da doğdu. Hakim Ebu Abdullah, Müstedrek C. 3, S.438’den: Şah Veliyullah Dehlevi, İzzetü’l Hıfa’da bu haberlerin mütevatir (herkesin dilinde, bildiği) olup, Hz. Ali’den önce ve sonra Kâbe’de başka doğan olmadığını belirtmektedirler. 5- Esma, Ebu Said, Malik b. Hasan’dan: Camiul Kebir, Camiussağir, Buhari, Taberi.

4- “Miraca gittiğimde Arş’ın Sakında şu yazıyı gördüm: -‘Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resulullah ve eyyetühü bi Ali – Allah’tan başka ilâh yoktur, Muhammed Allah’ın Resulüdür, (Muhammed’i) Ali ile destekledim ve yardım ettim”. (6) Enes b. Malik (r.a.)’den: 6- Suyuti, Tefsir, Sure-i İsra; Zevahir ül Ukba, S. 69.

5- “Cennetin kapısında : ‘Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resulullah ve Ali, Resulullah (s.a.v.)’in kardeşidir, diye yer ve gökler daha yaratılmadan iki bin yıl önce yazılıdır”. (7) Cabir (r.a.)’den: 7- Taberani’den, Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, Terc. A. Fikri Yavuz, S. 243.

6- Sevgili Peygamberimiz (a.s.v.) buyururlar: “Ali (k.v.) dünya ve Âhirette kardeşimdir”. (8) 8- Feyzü’l Kadir, C.4, s. 355, Hadis No: 5589.

7- Sevgili Peygamberimiz (a.s.v.) buyururlar: “Ben hikmet eviyim, Ali kapısıdır”. (9) 9- Tirmizi, Sahih, C.2, S. 399.

8- “Ben ilmin şehriyim, Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır”. (10) Hz. İbn-i Abbas’dan: 10- Hakim-i Nişaburi, Müstedrek, C. 3, S. 126

9- “Ya Ali! Sen dünyada da Âhirette de benim kardeşimsin”. (11) Hz.İbn-i Ömer’den: 11- Tirmizi, Menakıb, 3722.

10- “Hz. Ali (k.v.)’nin şöyle söylediğini işittim: “Daneyi açan, canlıları yaratan Zât-ı Zülcelâle yeminle söylüyorum: Ümmî Peygamberim aleyhisselâtü vesselam, bana şu hususu garantiledi: Beni Mü’min olan sevecek, münafık olan da bana buğzedecektir”. (12) Zirr İbnu Hubeyş’den: 12- Kütüb-ü Sitte Muhtasarı, İbrahim Canan, C. 12, S. 468, Hadis No: 4408 11- Cenab-ı Resulallah (a.s.v.) buyururlar: “Ya Ali! Cenab-ı Allah, Seni ve Neslini bağışlamıştır”. (13) 13- Hz. Peygamberin Dilin Dört Halifesi, S. 249

12- “ Halamla birlikte Hz. Aişe radıyallahu anha’nın yanına gittim. Hz. Aişe’ye: “Hangi kadın Resullullah aleyhissalatû vesselam’a daha sevgili idi? ” diye soruldu: “Fatıma! Dedi. Ya erkeklerden?” dendi. “Fâtıma’nın kocası! Zira bildiğim kadarıyla (Ali k.v.) çok oruç tutar, çok namaz kılardı.” (14) Cem’i İbnu Umeyr et-Teymi’den: 14- Kütüb-ü Sitte Muhtasarı, İbrahim Canan C.13, S,42 Hadis No: 4484

13- Sevgili Peygamberimiz (a.s.v.) buyurdular: “Ali (k.v.) bendendir, Ben de Ondanım. Cenab-ı Allah ise bütün Mü’minlerin yardımcısıdır. (15 15- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S, 244.

14- “Ya Ali! İnsanlar iki soydandır (Şecereteyn) Ben ve Sen ise bir tek soydanız. (16) Hz. Cabir (r.a.)’den: 16- Buhari, Müslim.

15- şu âyet indiği zaman (meâlen): “… Ey Peygamber ailesi Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor” (Ahzap-33), Resulullah (a.s.v.) sabah namazına giderken, altı aya yakın bir müddette, Hz. Fatıma ( k.v.) kapısına uğrayıp: “Namaz (a kalkın) ey Ehl-i Beyt “Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor! Buyurdu. (17) Hz. Enen (r.a.)’den: 17- Kütüb-ü Sitte Muhtasarı, C.13 S, 56, Hadis No: 4495.

16- “ Resulullah aleyhissalatu vesselam, üzerinde siyah (yünden) nakışlı bir kumaş olduğu halde sabahleyin (evden) çıktı. O sırada Hasan geldi, onu örtünün altına soktu. Sonra Hüseyin geldi onu da soktu. Sonra Fatıma geldi onu da örtünün altına soktu. Sonra Ali geldi Onu da örtünün altına aldı. Sonra da: “ Ey Ehl-i Beyt, Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor” (Ahzab-33) buyurdu.” (18) Hz. Aişe (r.a.)’den: 18- Aynı Eser, C. 13, S, 56, Hadis No: 4496.

17- “Resulullah ( a.s.v.) buyurdular ki: “Haberiniz olsun! Ben size iki ağırlık bırakıyorum. Bunlardan biri Allah Teâla’nın Kitabı’dır. O, Allah’ın (sema-arz arasına uzanmış) ipi olup, kim ona tutunursa hidayet üzerine olur, kim de onu terk ederse dalâlete düşer. İkincisi itretim, Ehl-i Beytim’dir. “ Orada bulunanlar, Zeyd İbnu Erkam’a sordular: “Kadınları da Ehl-i Beyt’inden midir ?” “Hayır! Dedi, Allah’a yemin olsun, kadın bir müddet erkekle beraber olur. Sonra (kocası) onu boşar. O da babasına ve kavmine döner. Resulullah ( a.s.v.) Ehl-i Beyt’i aslı ve kendinden sonra sadaka haram olan asabesi’dir.” (19) Zeyd İbnu Erkam(r.a.)’dan: 19- Aynı Eser, C. 13, S, 57, Hadis No: 4497.

18- Cenab-ı Resulullah ( a.s.v.) şöyle buyurdular: Ama bundan sonra: “Hz. Ali’nin kapısından başka diğer şu kapıları kapamakla emrolundum”. Onun hakkında sözcünüz diyeceğini dedi. Ben Allah’a yemin ederim ki; “Ben (kendiliğimden) hiçbir şey kapamadım ve açmadım. Ancak emredildiğim Şeye tabi oldum”. (20) Hz. Zeyd b. Erkam (r.a.)’dan: 20- Ahmed bin Hanbel, Müsned.

19- Cenab-ı Resulullah (a.s.v.) buyururlar: “Ali ( k.v.) insanların hayırlısıdır. Onda şüphe eden nimeti inkar etmiş olur”. (21) 21- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 245.

20- Resulullah ( s.a.v.) şöyle buyurdular: “Ali, insanların hayırlısıdır. (Bundan) yüz çeviren nimete küfretmiş olur. (22) Hz. Cabir (r.a.)’den: 22- Hz. Peygamberin dilinden Dört Halifesi, S. 246.

21- Ben Resulullah ( a.s.v.)’ın evinin kapısında iken şu Âyet nazil oldu: “…Ey Ehl-i Beyt! Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor”. (Ahzab- 33) Evde Resulullah ( a.s.v.), Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin vardı. Onlara bir örtü bürüdü ve: “Allah’ım, işte bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir, bunlardan günahı gider ve bunları kirlerden tertemiz kıl!” buyurdu. Ben atılıp: “Ey Allah’ın Resulü! Ben Ehl-i Beyt’den değil miyim?” dedim. Bana: “Sen (yerinde dur, sen zaten) hayırdasın, sen Resulullah’ın zevcesisin!” diye cevap verdi.” (23) Ümmü Seleme annemiz’den: 23- Kütüb-ü Sitte Muhtasarı, C. 13, S, 54 Hadis No: 4494.

22- “Resulullah (a.s.v.) buyurdular ki: “Nimetleriyle sizi beslediği için Allah’ı sevin. Beni Allah sevdiği için sevin. Ehl-i Beyt’imi de benim sevdiğim için sevin”. (24) İbn-i Abbas (r.a.)’dan: 24- Kütüb-i Sitte Muhtasarı, C.13, S, 52, Hadis No: 4492.

23- Sevgili Peygamberimiz (a.s.v.) buyururlar: “ Ali (k.v.) iyi kimselerin önderidir, facirlerin (küfre varanların) katilidir. Ona yardım eden ( Allah tarafından) yardım olunmuştur. Ona hor bakandan Allah’ın yardımı kesilmiştir”. (25) 25- Hz. Peygamberin (a.s.v.) Dilinden Dört Halifesi, S. 246.

24- “Ben ve Ali, Allah’ın kulları üzerine, Allah’ın hüccetiyiz”. (26) 26- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 246.

25- “Ben Allah’ın kulu, Resulü’nün kardeşiyim ve ben Sıddık-ı Ekber’im. Benden sonra Sıddık-ı Ekber olduğunu söyleyen yalancıdan başkası değildir. İnsanlardan yedi yıl önce namaz kıldım”. (27) Hz. Ali (k.v.)’den: 27- Kütüb-ü Sitte Muhtasarı, C. 16, S. 516, Hadis No: 6021.

26- Resulullah (a.s.v.) buyurdular ki: “Hasan ve Hüseyn’i kim severse mutlaka beni de sevmiştir. Kim de Onlara buğz etmişse mutlaka bana buğz etmiştir”. (28) Hz. Ebu Hureyre’den: 28 – Kütüb-i Sitte Muhtasarı, C. 16, S. 519, Hadis No: 6024.

27- “Bir grup ashab, Resulullah’la birlikte Alleyhisselatu vesselam’ın davet edildiği bir yemeğe gittiler. Yolda, Hüseyn’e rasladılar, çocuklarla oynuyordu. Ya’la der ki: Resulullah Aleyhisselatü vesselam ellerini açtı Hüseyn’i yakalamaya çalıştı. Hüseyn de koşuyordu. Yakalayınca ellerinden birini çenesinin altına diğerini de ensesine koyup öptü ve : “Hüseyn bendendir, Ben de Hüseyn’denim! Kim Hüseyn’i severse Allah da onu sevsin. Hüseyn sıbt’lardan bir sıbttır (torun)!” buyurdu”. (29) Hz. Ya’la İbnu Mürre’den: 29- Kütüb-i Sitte Muhtasarı, C. 16, S. 519, Hadis No: 6025.

28- Cenab-ı Resulullah (a.s.v.) buyururlar: “Ben ve bu (Ali k.v.), Kıyamet gününde ümmetim üzerine hüccetiz (delil, aracı)”. (30) Hz. Enes (r.a.)’dan: 30- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 247.

29- Hz. Resulullah (a.s.v.) buyururlar: “Kardeşlerimin en hayırlısı Ali’dir. Amcalarımın en hayırlısı da Hamza (r.a.)’dır”. (31) Hz. Abis İbn-i Rabia’dan: 31- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 247.

30- “Ali’den ne istiyorsunuz? Ali’den ne istiyorsunuz? Ali’den ne istiyorsunuz? Doğrusu Ali Bendendir ve Ben de Ondanım. O, Benden sonra bütün Mü’minlerin Velisidir”. (32) Hz. İmran İbn-i Hüseyn’den: 32- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 247.

31- “Ey insanlar! Hz. Ali’den şikayet etmeyin. Allah’a yemin ederim ki, O, Allah’ın zatında (Hakkını gözetmekte), (Yahut) Allah yolunda serttir”. (33) Hz. Ebu Said’den: 33- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 248.

32- “Müjde olsun ya Ali (k.v.)! Senin hayatın ve ölümün Benimledir”. (34) Hz. İbn-i Kani’den: 34- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 248.

33- “Ey Ali (k.v.)! Mü’min, Sana buğz etmez. Münafık da Seni sevmez”. (35) Ümmü Seleme annemiz’den: 35- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 248.

34- “İnsanların en şakisi olan iki adamı size bildireyim mi? Birisi, deveyi öldüren Semud kavminin Uhaymir’i (kızıl suratlısı)dir. Diğeri de Senin şurana (başına) vuracak olandır ey Ali! Hatta (akan kandan) şuran ıslanacaktır”. (36) Hz. Ammar bin Yasir’den: 36- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 249.

35- Resulullah (a.s.v.), mescidde ashabının arasında oturuyordu. O sırada Hz. Ali içeri girdi. Oturacak bir yer aradı, bulamadı. Resulullah (a.s.v.) hangisi ona yer verecek diye ashabının yüzüne bakıyordu. Resulullah’ın sağında oturmakta olan Hz. Ebubekir: “- Ya Ebu Hasan, gel buraya otur”, dedi. Ali (k.v.), Ebu Bekir (r.a.)’le Hz. Peygamberin arasına oturdu. Peygamberimizin yüzü birdenbire ışıdı ve Ebu Bekir’e dönerek: “- Ya Ebu Bekir, büyüklerin kadrini büyükler bilir”, dedi. (37) Enes (r.a.)’den: 37 - Hadislerle Müslümanlık, S. 1048.

36- Amir b. Sa’d b. Ebi Vakkas, babasından naklediyor: Muaviye b. Ebi Süfyan, Sa’d’e Hz. Ali’ye (k.v.) küfretmesini emretti. Küfretmeyince, O’na: “-Senin Ali’ye sövmene mani olan nedir?” diye sordu. Sa’d: “-Allah Resulü (s.a.v)’in onun hakkında söylediği üç şey vardır ki, birine sahip olmam benim için kızıl tüylü deve sürüsüne sahip olmamdan daha iyidir, hatırladığım sürece ona asla sövemem! Bu üç şey şunlardır: 1-Vahiy indiği zaman Ali, iki oğlu ve Fâtıma (r.a.)’u alıp onları elbisesinin altına koyup şöyle buyurdu: “Rabbim! İşte bunlar benim Ehlim, Ehl-i Beyt’imdir”. 2-Savaşlarından birine çıktığı zaman Ali Ona dedi ki: “Beni çocuklar ve kadınlarla bıraktın.” Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Benim katımda Sen, Hârûn’un Mûsâ’nın katında ihrâz ettiği dereceyi ihrâz etmekten hoşlanmaz mısın? Ne var ki, Benden sonra peygamber yoktur!” İşte bunu da hatırladığımda Ona katiyen sövemem! 3-Hayber günü Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Mutlaka sancağı, Allah’ı ve elçisini seven bir adama vereceğim. Allah, onun elinde Hayber’in fethini müyesser kılacaktır”. Hepimiz heyecanla bekledik: Derken “Ali nerede?” diye sordu. “Gözü ağrıyor” dediler. “Çağırın gelsin!” buyurdu (çağırdılar, geldi ve) Gözlerine mübarek tükürüğünü sürdü. (Hemen iyileşti) ve Sancağı ona verdi. Onun eliyle Allah, fethi müyesser kıldı. Vallahi (bundan sonra) Muaviye, Medine’den çıkıncaya kadar Ali (k.v.) hakkında tek kelime bile söyleyemedi.(38) Amir b. Sa’d b. Ebi Vakkas, o da babasından: 38- Hadislerle Müslümanlık, S. 1049-1050.

37- Hüseyn b. Sebre ve Amr b. Müslim, Zeyd b. Erkam (r.a.)’a gittiler. “-Zeyd’e, Resulullah (s.a.v.)’dan duyduklarından bize biraz anlat”, dedi. Zeyd: “Birgün Resulullah (s.a.v.), Mekke ile Medine arasındaki ‘Humma’ denilen yerde bize bir konuşma yaptı. Allah’a Hamd ve sena etti. Bize öğütler verdi ve bazı şeyleri hatırlattıktan sonra şöyle dedi: “Ben de sizin gibi insanım. Rabbime kavuşma günüm yaklaştı. Size iki şey bırakıyorum. Birisi Allah’ın Kitab’ıdır. Hidâyet ve Nur Ondadır. Ona sahip olun, sımsıkı sarılın”. Bu sözlerle Kur’an-ı Kerim’e karşı ilgi ve rağbeti teşvik ettikten sonra: “İkincisi de Ehl-i Beyt’imdir”, diyerek ‘İki defa’, “Ehl-i Beyt’ime yapacağınız muamelede şahidinizin Allah olduğunu unutmayın. Ehl-i Beyt’ime yapacağınız muamelede şahidinizin Allah olduğunu unutmayın”, buyurdu, dedi. Hüseyn: “- Zeyd, Resulullah’ın Ehl-i Beyt’i kimlerdir? Hanımları da Ehl-i Beyt’inden değil midir?” diye sordu. Zeyd: “- Evet, kadınlar da Ehl-i Beyt’indendir. Fakat Ehl-i Beyt’i kendisinden sonra sadaka ve zekat almaları haram olan kimselerdir”, dedi. Hüseyn: “- Kim Onlar? “diye sordu. Zeyd: “- Hz. Ali’nin, Abbas’ın, Cafer’in ve Akil’in nesilleridir”, diye cevap verdi. Hüseyn: “- Bunların hepsine de sadaka haram mı? “ dedi. Zeyd de: “- Evet”, cevabını verdi. (39) Hüseyn b. Sebre ve Amr b. Müslim’den: 39- Hadislerle Müslümanlık, S. 1044-1045.

38- Cenab-ı Resulullah (a.s.v.) buyurdular: “Otur, Ey Ebu Turab!” (Ebu Turab, Hz. Ali (k.v.)’nin lâkabıdır. Hz. Peygamber (a.s.v.) bu lakabı kendilerine vermiştir). (40) Sehl b. Sa’d dan: 40- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 249.

39- Cenab-ı Resulullah (a.s.v.) buyururlar: “Ali’yi anmak bir ibadettir”. (41) 41- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 250.

40- Cenab-ı Resulullah (a.s.v.) buyururlar: “Ali’yi münafık sevmez, O’na Mü’min buğz etmez”. (42) Ümmü Seleme annemizden: 42- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 250.

41- “Allah Resulu (a.s.v.) ile ilk namaz kılan (kişi) Ali (k.v.)’dir. İlk Müslüman olan (kişi) Ali bin Ebi Tâlib (k.v.) dir”. (43) Zeyd b. Erkam, İbn Abbas, Büreyde, Malik bin el-Huveyris, Ebu Rafi ve Enes b. Malik (r.a.)’den: 43- Tirmizi, Tuhfe 10, 238; Ahmed b. Hanbel, 4, 368-371; İbn-i Sa’d, 3, 21; Nesâi, H. 2-3-4. 42- Allah Resulu (s.a.v.) Hayber günü şöyle buyurdu: “Yarın bu sancağı muhakkak Allah’ın fethi elinde müyesser kılacak olduğu bir adama vereceğim ki O, Allah’ı ve Resulünü sever. Allah ve Resulü de onu sever. Sabah olunca Allah Resulünün yanına erken gittiler. Her biri sancağın kendisine verilmesini umuyordu. Şöyle buyurdu: “Ebu Taliboğlu Ali nerede?” “Gözü ağrıyor!” dediler. “Haber gönderin, gelsin”. Haber gönderilip getirildi; Allah Resulü (s.a.v.) mübarek tükrüğünü Onun gözlerine sürdü ve Ona dua etti; Hemen iyileşip bir şeyi kalmadı. Sanki hiçbir sancısı yokmuş gibi oldu. Daha sonra sancağı Ona verdi. Ali (k.v.) şöyle dedi: “Ey Allah’ın Resulü! Onlar Bizim gibi oluncaya kadar onlarla savaşalım mı?” “Acele etme! Önce sahalarına in; sonra onları islâm’a çağır ve Allah tarafından onlara ne gerektiğini bildir. Vallahi Allah’ın seninle bir adamı hidayet’e erdirmesi senin için kızıl tüylü deve sürülerinden daha iyidir!”. Buyurdu. (44) Sehel b. Sa’d (r.a.)’dan: 44- Hadislerle Hz. Ali, Nesâi, S. 15-16, H.16.

43- Hz. Ali oğlu Hasan (r.a.), başında siyah bir sarık olduğu halde halkı toplayıp şöyle dedi: “Dün, evvelkilerin yetişemediği, sonrakilerin de erişemiyeceği, Allah Resulü (s.a.v.)’in hakkında şöyle buyurduğu bir zatı öldürdünüz: “Sancağı, behemehal yarın Allah ve Resulünü seven ve Allah ve Resulü tarafından pek sevilen sağında Cibril’in, solunda ise Mikail’in savaşacağı, Alah’ın (Hayber) fethini elinde müyesser kılıncaya kadar sancağının geri çevrilemeyeceği bir adama vereceğim”. Hayber’i fethetti. Sadece ailesine satın almak istediği bir hizmetçi alabilmeye yeten dokuzyüz dirhemden başka dinar ve dirhem bırakmadı (hepsini Allah yolunda tasadduk etti). (45) Hübeyre bin Yerim’den: 45- Hadislerle Hz. Ali, Nesâi, S. 21-22, H. 22.

44- Cenab-ı Resulullah (a.s.v.) şöyle buyurdu: “ Ey Kureyş topluluğu! Vallahi Allah, içinizden İman için kalbini imtihan ettiği bir adam gönderecek ve din için (sizin) boynunuzu vuracak (veya bazınızın boynunu vuracak)tır”, dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir (r.a.), “Ey Allah’ın Resulü O adam Ben miyim?” diye sorunca “Hayır!” dedi. Ömer (r.a.), öne atılıp şöyle dedi: “Acaba O adam Ben miyim, Ey Allah’ın Resulü?” “Hayır, O adam pabucu (mu) tamir eden kişidir!” buyurdu. O anda Ali’ye (k.v.) pabucunu vermiş tamir ettiriyordu. (46) Mansur’dan, O da, Rıb’i den, O da Ali (k.v.)’den : 46- Hadislerle Hz. Ali, Nesai, S. 31, H. 30.

45- “ Allah Resulü (s.a.v.), Ali (k.v.)’nin kapısı hariç mescidin tüm kapılarının kapanmasını emretti”. (47) Ebu Belec’den, O da Amr b. Meymun’dan, O da İbn Abbas (r.a.)’dan: 47- Hadislerle Hz. Ali, Nesai, S. 40, H. 41.

46- Peygamber (s.a.v.) Ali’ye şöyle dedi: “Sen Benim katımda, Harun’un Musa’nın katındaki derecesindesin!” (48) Yahya bin Said’den, o da Said bin el-Müseyyeb’den, o da Sa’d bin ebi Vakkas (r.a.)’dan: 48- Hadislerle Hz. Ali, Nesai, S. 42, H. 44.

47- Necran Hıristiyanlarından bir grup elçi Peygamberimize (a.s.v.) geldiler. Hz. İsa’nın Tanrı olduğunu iddia ediyorlardı. Peygamberimiz onlara: “Hepimiz Ehl-i Beytimizi toplayalım, Dua edelim. Allah’ın lânetini yalancıların üzerine dileyelim”, dedi. “Hz. Peygamber, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (Onlara selam olsun)’i çağırdı. Yapacağı duaya âmin demelerini istedi. Dua etti ve Allah’ım benim Ehl-i Beytim işte bunlardır, dedi. Fakat Necran’lılar işin sonunun aleyhlerine olacağından korkarak çekip gittiler. Aşağıdaki Âyet bu sebeple nâzil olmuştur: “Artık sana bu ilim geldikten sonra kim seninle Onun hakkında çekişirse de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım ve kendimiz de gelelim. Hep bir arada dua ve niyaz edelim de Allah’ın lânetini yalancıların üstüne okuyalım (Al-i İmran-61)”. (49) Amir b. Sa’d b. Ebi Vakkas, o da babasından: 49- Hadislerle Müslümanlık, Ahmed b. Hanbel, Müsned, Müslim, Tirmizi.

48- Allah Resulü (s.a.v.) buyurdu: “ Şüphe yok ki, Ali Bendendir, Ben de Ondanım. (O) Benden sonra her mü’minin Velisidir”. (50) Mutarrif bin Abdillah’dan, O da İmran bin Hüseyn (r.a.)’dan: 50- Hadislerle Hz. Ali, Nesai, S. 58, H. 65.

49- Allah Resulünün (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittim: “Ali bendendir, Ben de Ondanım”. (51) Yahya bin Âdem’den, O da İsrail’den, o da Ebu İshak’tan, o da Hubşi bin Cunadeti’s- Seluli’den: 51- Hadislerle Hz. Ali, Nesai, S. 59, H. 66.

50- Allah Resulü (s.a.v.) Ali’ye şöyle dedi: “Sen Bendensin; Ben de Sendenim. (52) Ubeydullah’dan, o da İsrail’den, o da Ebu İshak’dan, o da Bera bin Azib (r.a.)’dan: 52- Hadislerle Hz. Ali, Nesai, S. 59, H. 67.

51- Cenab-ı Peygamber (s.a.v.) Ali’ye şöyle dedi:

“Sen, katımda Harun’un derecesine sahipsin. Ben sendenim”.

Cafer’e de şöyle dedi:

“Sen benim hilkatıma ve ahlâkıma benzedin”. (53) El Kasım el-Cermi’den,

O da İsrail’den, o da Ebu

İshak’dan, O da hubeyre bin Yerim ile Hâni bin hani’den, ikisi de Ali (k.v.)’den:

53- Hadislerle Hz. Ali, Nesai, S. 60, H. 68.

52- Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) buyururlar:

“Ey Ali! Sen dünyada da Seyyidsin, Âhirette de Seyyidsin”. (54)

54- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi S. 250.

53-

“Ey Ali! Seni sevene ve sözünü tasdik edene müjdeler olsun.

Sana buğz edene ve sözünü yalanlayana yazıklar olsun”.

(55) Ammar bin Yasir (r.a.)’den:

55- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 250.

54- Cenab-ı Resulullah (a.s.v.) buyururlar:

“ Ali (k.v.), günahları düşürmeye sebep olan bir yoldur

(Onun yolunu takip etmek lazım gelir).

O yoldan giren Mü’min olur, Ondan çıkan ise kafir olur”. (56)

56- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 251.

55-

Bir adam babama gelip şöyle sordu:

“İnsanlar arasında, Allah Resulünün (s.a.v.) en çok sevdiği kişi kimdir?”

“Kadınlar arasında Fâtıma, erkekler arasında ise Ali (k.v.)’dir”,

diye cevap verdi.

(57) Abdullah bin Ata, İbni Bureyra (r.a.)’den:

57- Tirmizi, C. 10, S. 370, Tuhfe; Nesâi, Hadislerle Hz. Ali.

56- Ya Ali! Sen Kâbe gibisin (menzilesindesin)” (58)

58- Münavi, Künuz ül Hakaik, S.188.

57- “Ali, Kur’an ile beraberdir; Kur’an da, Ali iledir.

(cennetteki) havuzda bana gelmelerine kadar asla ayrlmazlar”.

(59) Ümmü Seleme annemiz’den:

59- Taberâni, Mucemu’s-Sağir.

58-

“Ali Bendendir ve Ben Ali’denim. Benden başkası hak ve vecibelerimi

yerine getiremez, ancak Ben yahut Ali yerine getirir”. (60) Hz. Habeşi’den:

60- Ahmed Bin Hanbel, Müsned.

59-

“Ya Ali! Şu Mescid yanında Ben ve Senden başkasının oturması

hiç kimseye helal değildir”. (61) Hz.Ebu Said’den:

61- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 254.

60-

“Ben yahut Ali’den başka hiç kimse için, şu mescid yanında

oturmak uygun olmaz”. (62) Ümmü Seleme annemiz’den:

62- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 254.

61-

“Ya Ali! Sende Hz. İsa’nın hali vardır. Yahudiler Ona buğzetmişlerdi;

hatta annesini itham etmişlerdi. Hıristiyanlar da Onu sevmişler, hatta kendisinde

olmayan mevkiye (Allah’ın oğlu olmaya) Onu indirmişlerdi”.

(63) Hz. Ali (k.v.)’den:

63- Buhari ve Müslim.

62-

“Ali bana göre, vücudumdaki başım mevkiindedir”.

(64) Hz. İbn-i Abbas’dan:

64- Deylemi, Müsnedü’l Firdevs.

63-

“ İman etmekte ileri geçenler üçtür:

1-Hz. Musa’ya ilk iman eden Yuşa’ ibni Nun,

2-Hz. İsa’ya ilk iman eden Sahibi Yasin (Habib-i Neccar),

3-Hz. Peygamber (s.a.v.) ‘e ilk iman eden Ali’dir. (65) Hz. İbn-i Abbas’dan:

65- Suyuti, Cami’ul Kebir.

64-

“Sıddıklar üç kimsedir:

1-Firavun ailesinin Mü’mini olan Hizkıl,

2- Yasin âlinin sahibi olan Habibu’un-Neccar,

3- Ebu Tâlib’in oğlu Ali(k.v.)…” (66) Hz. İbn-i Abbas ‘dan

66- Suyuti, Camiussağir.

65-

“ Sıddıklar üçtür:

a-Yasin ailesinden iman eden Habibu’n-Neccar ki; Şöyle demişti:

“Ey kavmim! Hz. İsa’nın gönderdiği hak elçilere iman edin”.

b-Firavun ailesinden iman eden Hizkıl ki, şöyle demişti:

“Rabbim Allah’tır diyen bir adamı (Musa a.s.) öldürür müsünüz?”

c-Üçüncüsü Hz. Ali’dir ve bunların en faziletlisidir”.

(67) Hz. Ebu Leyla’dan:

67- Suyuti, Camiussağir.

66-

“Peygamber (s.a.v.) beraatı Ebu Bekir ile gönderdi; sonra onu

çağırdı ve şöyle buyurdu: Bunu ancak Ehl-i Beyt’imden birinin

tebliğ etmesi yakışır ve hemen Ali’yi çağırıp beraati Ona verdi”. (68)

Simak b. Harb’den O da Enes (r.a.)’dan:

68- Tirmizi, 485, Tuhfe; Ahmed bin Hanbel, C. 3, S. 212.

67-

“Ben kimin Velisi isem, Ali de Onun Velisidir!..” (69) Sa’d bin

Ubeyde’den, O da ibn-i Bureyde’den, O da babasın’dan:

69- Ahmed Bin Hanbel, Müsned, 5, 350, 358, 361; İbn Hibban,

2204; İbn Ebi Âsım, 1354.

68- “Ey Bureyde! Ben Mü’minlere, kendi canlarından ileri

değil miyim?”. “Evet Ey Allah’ın Resulü!” dedim.

“Ben kimin Mevlâsı isem, Ali de Onun Mevlâsı’dır!..”

(70) İbn-i Abbas’dan, O da Bureyde’den:

70- Ahmed bin Hanbel, 5, 3247; el-Hâkim, 3, 110.

69-

Ümmü Seleme’nin yanına girdim ve şöyle dedi:

“İçinizde Resulullah (s.a.v.)’a sövülür mü?”

“Sübhanallah veya maazallah!” dedim.

Dedi ki:

“Allah Resulünün (s.a.v.) buyurduğunu işittim:

“Kim Ali’ye söverse Bana sövmüş olur”. (71) Ebu

Abdullah el- Cedeli’den:

71- Ahmed bin Hanbel, C. 6, S. 323; el-Hâkim, C. 3, S.121.

70-

Ebu Bekir (r.a.), Peygamber (s.a.v.) ‘in yanına izin alıp girmişti.

Aişe (r.a.)’nın yüksek sesle şöyle dediğini duydu; “Ali’yi benden

çok sevdiğini biliyorum! Bunu duyunca onu tokatlamak için

eğilip şöyle dedi:

“Ey falan kadının kızı Resulullah’a (s.a.v.) karşı sesini

yükselttiğini görüyorum”. Hemen Onu Allah Resulü (s.a.v.)

tutup engel oldu. Ebu Bekir (r.a.) da öfkeli, olarak çıktı.

Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Ey Aişe gördün mü adamdan (babandan) seni nasıl kurtardım…”

(72) Nu’man b. Beşir (r.a.)’dan:

72- Ahmed bin Hanbel, Müsned, C. 4, S. 271-5; Ebu Davud,

4999, Bezzar, Müsned, C. 3, S.194-5 Nesâi (107)

71-

Fâtıma (r.a.) tıpkı Allah Resulü’nün (s.a.v.) yürüyüşünü andıran

bir yürüyüşle geldi. Allah Resulü (s.a.v.) Ona: “Merhaba kızım!” dedi

ve Onu sağına (veya soluna) oturttu. Sonra Ona gizli bir şey söyledi.

O ağladı, sonra bir daha gizli bir şey söyledi bu defa güldü…

Sonra sorduğumda şöyle dedi:

“Kulağıma gizli olarak şunu dedi: ‘ Cibril her yıl bir kere gelip

mukabele şeklinde Onunla Kur’an okurduk; Bu sene iki kere gelip

karşılıklı Kur’an okuduk… Benden sonra Ehl-i Beyt’imden bana

ilk kavuşacak olan Sensin. Senden önce gitmemle bana ne mutlu!’

Onun için ağladım. Sonra bana: ‘Bu ümmettin veya Mü’min

kadınların ulusu olmaktan hoşnut olmaz mısın?’

deyince, sevindim ve güldüm”. (73) Mesruk’tan, O da Ayşe

annemizden: 73- Buhari, C. 2, S.79-80, Feth; Müslim, C.16, S.

5, El-Hâkim C. 3, S.156, Nesâi, H.128.

72-

“Fâtıma Benim bir parçamdır; Ona zor gelen şey Bana da zor

gelir, Onu üzen Beni de üzer.Kim de Allah Resulü’nü üzerse

amelleri heder olur”.

(74) İbn Ebi Müleyke, Misver b. Mahreme’den:

74- Buhari, C. 7, S. 105, Feth; Müslim, C.16, S. 2,

Nevevi; Ebu Davud C. 6, S. 80-81, Avnu’l

Ma’bud, Tirmizi, C.1, S. 319, Ahmed bin Hanbel,

C. 4, S. 328, Nesai H. 130.

73-

“Dikkat et ( Ey Ali), Benden sonra zahmet çekeceksin.

Hz.Ali (k.v.) şöyle dedi:

-Dinim hakkında bir selametten mi?

Hz. Peygamber (s.a.v.):

“-Evet!” buyurdular. (75) İbn-i Abbas’dan:

75- Suyuti, Camiu’l- Kebir.

74-

“Cenab-ı Allah, Hz. İbrahim’i dost edindiği gibi beni

de dost edindi. Cennette benim köşkümle İbrahim’in köşkü

karşı karşıyadır. Ebu Tâlib’in oğlu Hz. Ali’nin köşkü ise,

Hz. İbrahim’in köşkü ile Benim köşküm arasındadır

. Ey iki dost arasında bulunan sevgili (Ali) dir.(76) Huzeyfe (r.a.)’den:

76- Suyuti, Camiu’l- Kebir.

75-

“Kıyamet koptuğu zaman, Arş’ın sağında benim için,

kırmızı yakuttan bir kubbe kurulacaktır. İbrahim (a.s.) için de

Arş’ın solunda yeşil yakuttan bir kubbe yapılacaktır.

Aramızda da Ebu Tâlib’in oğlu Ali (k.v.) için beyaz

inciden bir kubbe bina edilecektir.

İki dost arasındaki bir sevgili hakkında zannınız nedir?”

(77) Selman (r.a.)’dan: 77- Suyuti, Camiu’l- Kebir.

76-

“Kıyamet koptuğu zaman, Arş’ın ortasından bana

şöyle çağrılacak: - Ey Peygamber! Senin baban Hz.

İbrahim ne güzel bir babadır! Ve senin kardeşin

Ali de ne güzel bir kardeştir”. (78) Hz. Ali (k.v.)’den:

78- Suyuti, Camiu’l- Kebir.

77-

“-Ey amr ! Yemek yiyen, meşrubat içen ve sokaklarda

yürüyen Cennet gezegenini sana göstereyim mi? u (gördüğün)

Cennet gezegenidir. (Hz. Peygamber ) Ebu Tâlib’in oğlu

Ali’yi gösterdiler”.(79) Amr İbn-i Hamk’dan:

79- Taberâni, Mu’cemül Kebir.

78-

“Ali’nin yüzüne bakmak bir ibadettir”. (80) Aziziyye’den:

80- Aziziyye, C. 3, S. 417

79-

“- Hz. Ali’ye bakmak bir ibâdettir”. (81) İbn-i Mes’ud’dan:

81- Taberâni, Mu’cemül Kebir.

80-

“- İlmi hususunda Hz. Âdem’e, anlayışında Hz. Nûh’a ve ahlâkında

Hz. İbrahim (a.s.)’e bakmak isteyen, Ebû Tâlib’in oğlu Ali (k.v.)’a baksın”.

(82) Ebu Nuaym’den:

82- Suyuti, Camü’l Kebir.

81-

“- Hak bununla (Hz. Ali ile) beraberdir, Hak bununla

beraberdir”. (83) Ebu Said’den:

83- Suyuti, Camü’l Kebir.

82-

“Ali’yi seven, muhakkak beni sevmiştir. Beni seven de

Allah’ı sevmiştir”. “Ali’ye buğzeden, bana buğzetmiş demektir.

Bana da buğzeden Allah’a buğzetmiştir”.

(84) Ebu Seleme (r.a.)’dan:

84- Taberâni, Mu’cemül Kebir.

83-

“-Seni seven (Ey Ali), beni de sevendir ve sana

buğzeden de, bana buğzedendir”. (85) Selman’dan:

85-Taberâni, Mu’cemül Kebir.

84-

“Ali’yi seven gerçekten beni sevmiştir. Ali’ye de buğzeden

muhakkak ki, bana buğzetmiştir”. (86) Aziziyye’den:

86- Aziziyye, C. 3, S. 318

85-

“Seni seven beni sevdiğinden seni sevmiştir. Kul ancak

seni sevmekle benim dostluğuma nâil olur”.

(87) İbn-i Abbas’dan:

87- Deylemi, Müsned’ül Firdevs.

86-

“Ali’yi sevmek, günahları yer, nitekim ateşin odunu yemesi gibi…”

(88) İbn-i Abbas (r.a.)’dan:

88- İbni Asâkir, Tarih.

87-

“Hayatımı yaşamak, ölümüm ile ölmek ve Rabbim’in bana

vaad ettiği Huld Cennet’in’de sakin olmak isteyen;

-“ Ki onun fidanlarını Rabbim Azze ve celle kendi kudreti ile

dikmiştir”.- Ebu Talib’in oğlu Ali’yi dost edinsin.

Çünkü O; asla sizi hidayetten çıkarmaz ve asla

sizi bir sapıklığa sokmaz”. (89) Ebu Nuaym’dan:

89- Taberani, Mu’cemül Kebir.

88-

“Ali’yi sevmek, nifakdan kurtuluştur”. (90) Künûz’dan:

90- Deylemi, Müsned’ül-Firdevs.

89-

“Ali’yi sevmek, ateşten kurtuluştur.” (91) Künûz’dan:

91-Deylemi, Müsned’ül-Firdevs.

90-

“Ali’yi sevmek, bir hasenedir. Bu hasene ile

günah zarar vermez (bu haseneyi taşıyan fenalık yapmaz)”.

(92) Künüz’den:

92-Deylemi, Müsned’ül-Firdevs.

91-

“Ali (k.v.), ilmimin kapısıdır ve benden sonra Allah’dan

getirdiğimi Ümmet’ime beyan edendir.Onu sevmek İman’dır,

Ona buğzetmek nifaktır ve kendisine bakmak şefkattir”.

(93) Ebu Zer (r.a.)’dan:

93- Deylemi, Müsned’ül-Firdevs.

92-

“Mü’minin sayfasının ünvanı, Ebu Talib’in oğlu Ali’yi sevmektir”.

(94) Enen(r.a.) ‘dan:

94- Deylemi, Müsned’ül-Firdevs.

93-

“ Benim yaşadığım gibi yaşamak, ölümüm gibi ölmek ve

Rabbim’in bana vaat ettiği Cennet’e girmek isteyen – ki, Onun

fidanlarını Kudret eliyle dikmiştir ve O Huld Cennet’idir-.

Ali (k.v.)’i ve ondan sonra neslimi dost edinsin çünkü

Onlar, asla sizi, hidâyet kapısından çıkarmazlar ve katiyen sizi

sapıklık kapısına sokmazlar”. (95) Ziyad (r.a.)’dan:

95- Suyuti, Camiü’l Kebir.

94-

“Ali (k.v.)’ye düşman olana, Allah düşman olsun…”.

(96) Rafi (r.a.)’dan:

96- Suyuti, Camiü’s-Sağir.

95-

“Ali’ye eziyet veren, bana eziyet etmiştir”.

( 97 ) Amr İbn-i Şas’dan:

97- Ahmed b. Hanbel, Müsned.

96-

“Ali (k.v.)’ye söven, Bana sövmüş demektir. Bana da söven

Allah’a küfretmiş olur”.

(98) Ümmü Seleme Annemiz’den:

98- Hakim, el Müstedrek.

97-

“Ali (k.v.)’den ayrılan, benden ayrılmış olur.

Benden de ayrılan, Allah’tan ayrılmıştır”.

(99) İbn-i Ömer (r.a.)’den:

99- Taberâni Camiü’ l Kebir.

98-

“Ey Ali (k.v.), Senden ayrılan beni terk etmiş olur ve beni de

terk eden Allah’ı terk etmiştir”. (100) Ebu Zer’den:

100- Hakim, el Müstedrek.

99-

“Ya Ali! Benden ayrılan Allah’tan ayrılmıştır. Senden de ayrılan,

benden ayrılmıştır”. (101) Ebu Zer (r.a.)’den:

101- Hakim, el Müstedrek.

100-

“Gerçekten ümmet benden sonra, sana (Ey Ali ) gadirlik

edecektir. Halbuki sen Benim Dinim üzere yaşayacak ve Sünnetim

üzere öleceksin. Seni seven beni sevmiştir. Sana buğzeden ise,

Bana buğzetmiştir. Doğrusu, şurası (sakalın), şundan

(başından akacak kandan) boyanacaktır (şehid edileceğine

işaret olunuyor)”. (102) Hz. Ali (k.v.)’den:

102- Suyuti, Camiü’l Kebir

101-

“Bir Mü’minin kalbine Allah Ali’nin sevgisini tesbit eder ve onunla

devam ederse, muhakkak ki, Cenab-ı Allah, Kıyamette ayaklarını

Sırat köprüsü üzerinde sabit kılar”. (103) Muhammed İbn-i Ali (r.a.)’den:

103- Suyuti, Camiü’ l Kebir

102-

“Sabah yıldızının, dünya halkına ışık vermesi gibi, Ali de Cennette parlayacaktır”.

(104) Enes (r.a.)’den:

104- Deylemi, Müsnedül Firdevs.

103-

Hz. Ali, Mü’minlerin başıdır, mal ise Münafıkların başıdır”. (105) Hz. Ali (k.v.)’den:

105- İbni Adiyy, Kâmil.

104-

“Hz. Ali, borcumu öder”. ( 106) Hz. Enes (r.a.)’den:

106- Suyuti, Camiü’s-Sağir.

105-

“Ey Ali, Cenazemi sen yıkayacaksın, borcumu ödeyeceksin, mezarıma beni sen

koyup örteceksin, zimmetimi sen ifa edeceksin ve sen dünya ve

Ahirette sancağımın sahibisin. (107) Ebu Said (r.a.)’den:

107- Deylemi, Müsned’ül Firdevs.

106-

“Ey Ali! Yakın bir zamanda azgın bir grup seninle çarpışacaktır. Sen hak üzeresin.

O günde sana yardım etmeyen benden değildir”. (108) Ammar bin Yasir (r.a.)’den:

108- İbni Asâkir, Tarih.

107-

“Ebu Bekir (r.a.) buyurdular ki: “Hz. Muhammed (a.s.v.)’i, Ehl-i Beyt’inde gözetin”.

(109) İbn Ömer (r.a.)’den:

109- Buhari, Fezailu’l Ashab, 12, 22.

108-

“Ey Ali (k.v.)! Senin elin benim elimdedir, hattâ kıyamet gününde,

benim girdiğim yere, sen de benimle beraber gireceksin”.

(110) Hz. Ömer (r.a)’dan:

110- İbni Asakir, Tarih

109-

“Ebu Talib’in oğlu Ali (k.v.), Cenab-ı Allah’ı, insanların en iyi bilenidir ve ‘Lâ ilâhe

illallah’ ehline hürmet ve sevgi bakımından da insanların en büyüğüdür”. (111) Hz. Ali

(k.v.)’den:

111- Suyuti, Camiu’l Kebir

110-

“Benden sonra ümmetimin bilgini, Ebû Tâlib’in oğlu Ali (k.v.)’dir”. (112) Selman

(r.a.)’dan:

112- Deylemi, Müsnedü’l Firdevs

111-

“Ey Ali (k.v.)! Benden sonra ümmetimin ihtilâfa düşecekleri şeyi sen açıklayacaksın.

(113) Enes (r.a.)’den:

113- Suyuti, Camiu’l Kebir

112-

“Göğe çıkarıldığım zaman, Cennete girdim ve Arş’ın sağ gövdesinde şöyle yazılı

olduğunu gördüm:

Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlüllah, onu Ali (k.v.) ile kuvvetlendirdim ve ona Ali

(k.v.) ile zafer verdim”. (114) Ebu’l-Hamra’dan:

114- Taberâni, Mu’cemü’l Kebir

113-

“Eğer göklerle yer, bir kefeye ve Hz. Ali (k.v.)’nin imanı da bir kefeye konmuş olsalardı,

Ali (k.v.)’nin imanı ağır gelirdi. (115) İbni Ömer (r.a.)’dan:

115- Deylemi, Müsnedü’l Firdevs

114-

“Gökler ve yer daha yaratılmadan iki bin yıl önce Cennetin kapısı üzerinde

şöyle yazılmıştı: ‘Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlüllah - Allah’dan

başka hiçbir ilâh yoktur, Muhammed Aleyisselâm Allah’ın Resûlüdür.

Onu Hz. Ali (k.v.) ile kuvvetlendirdim”. (116) Cabir (r.a.)’den:

116- Taberâni, Mu’cemü’l Kebir

115-

“Mirac için yürütüldüğüm gece, Arş’ın gövdesi üzerinde şunu tesbit

edilmiş olduğunu gördüm: ‘Şüphe yok ki, ben Allah’ım. Benden başka hiçbir

ilâh yoktur. Adn Cennetini kendi kudretimle yarattım. Muhammed (A.S.)

mahlûkatımın seçkinidir. Onu Ali (k.v.) ile kuvvetlendirdim, ona Ali (k.v.)

ile zafer verdim”. (117) Ebu’l Hamra (r.a.)’dan:

117- Suyuti, Camiu’l Kebir

116-

“Cennetin kapısı üzerinde şöyle yazılıdır: ‘ Lâ ilâhe illallah

Muhammedün Resûlüllah! Ali (k.v.), Resûlüllah’ın kardeşidir’.

Bu yazı, gökler ve yer daha yaratılmadan iki bin yıl önce yazılmıştır.

(118) Cabir (r.a.)’den:

118- Suyuti, Camiu’l Kebir

117-

“Gerçekten bu ilk bana iman edendir ve o, kıyamet gününde evvelâ

benimle musafaha edendir. O, Sıddîk-ı Ekber’dir. Şu da ümmetimin Farûk’udur.

Hak ile bâtılın arasını ayırır. Bu ise (Hz. Ali) Mü’minlerin reisidir.

Mal da zalimlerin reisidir”. (119) Selman (r.a.)’dan:

119- Taberâni, Mu’cemü’l Kebir

118-

“Bu (Hz. Ali), hicrette seni (Ey Abbas) geçmiştir”. (120) Üsame (r.a.)’den:

120-Taberâni, Mu’cemü’l Kebir

119-

“Size ne mutlu! Ben Âdem (a.s.) Evladının efendisiyim.

İkiniz (Ali ve Abbas r.a.) ise Arab’ın efendilerisiniz”.

(121) İbni Abbas (r.a.)’dan:

121- İbni Asâkir, Tarih

120-

“Şu ikisine (Hz. Ali ve Hz. Abbas r.a.) hayır yapmanızı tavsiye ederim.

Onların ihtiyacını karşılayan ve onları koruyan bir kimseye, muhakkak

Cenab-ı Allah bir Nur verir ki, kıyamet gününde onunla bana gelir”.

(122) İbni Abbas (r.a.)’dan:

122- Deylemi, Müsnedü’l Firdevs

121-

“Ben Âdem (a.s.) evladının efendisiyim. Hz. Ali (k.v.)’de Arab’ın

efendisidir”. (123) İbni Abbas (r.a.)’dan:

123- Dâre Kutni

122-

“Ey Enes (r.a.), git bana Arabın efendisini çağır.

Hz. Âişe Sordu:- Sen, Arabın efendisi değil misin?

Hz. Peygamber (a.s.) söyle buyurdu:

- Ben Âdem evladının efendisiyim, Ali (k.v.) ise, Arab’ın efendisidir.

Hz. Ali gelince Resûllüllah buyurdu:

-Ey Ensar topluluğu! Öyle bir kimseyi size göstereyimmi ki, Ona yapışırsanız asla

ondan sonra sapıtmazsınız. Bu kimse, Ali (k.v.)’dir. O halde, bana olan sevginizden

ötürü onu seviniz ve bana olan hürmet ve ikramınızdan ötürü de ona ikramda bulununuz.

Çünkü; Cibril, Allah Azze ve Celle’den size bu söylediğimi bana emretti”.

(124) Seyyid Hz. Hasan (r.a.)’dan:

124- Taberâni, Mucemü’l Kebir

123-

“Ey Âişe Arabın efendisine bakmanı istiyorsan Ebu Talib’in oğlu Ali (k.v.)’ye bak

. Hz. Âişe (r.a.) sordu:

- Ey Allah’ın Peygamberi! Arab’ın Efendisi sen değil misin?

Hz. Peygamber Aleyhisselam şöyle buyurdu:

-Ben Müslümanların imamıyım ve takva sahiplerinin efendisiyim Arab’ın

Efendisine bakmak hoşuna giderse Arab’ın efendisine bak”.

(125) Seleme İbni Küheyl (r.a.)’den:

125- Suyuti, Camiu’l Kebir

124-

“Ey Ali, senin hakkında Allah’dan beş şey istedim de birini bana vermedi

dördünü bana verdi. Allah’dan istedim ki, ümmetimi senin üzerine toplasın fakat

bunu bana vermedi. Senin hakkında bana şunları verdi: Kıyamette ilk önce yer kendisi

için açılacak benim ve sen benimle berabersin. Liva-i Hamd - Hamd sancağı sendedir.

Önümde onu taşıyacaksın, öncekilerle sonrakileri onunla geçeceksin.

Bir de benden sonra Mü’minlerin Velisi olduğunu bana verdi”. (126) Hz. Ali (k.v.)’den:

126-Suyuti, Camiu’l Kebir

125-

“Ey Ali! Allah Tealâ hazretleri, seni bir süsle süsledi ki, Allah’a ondan

daha sevgili olan bir süsle kullar süslenmemiştir. O, Allah katında,

iyi kimselerin süsüdür. Dünyanın maddi menfaatından yüz çevirmektir. Sen dünyadan

(menfaatından) hiçbirşey azaltamazsın. Dünya da senden bir şey (kıymet) azaltmaz.

Sana, Allah yoksulları sevmeyi ihsan etti. Onlar sana bağlı olmakla, kendilerinden

razı olursun. Ve sen imam olarak, onlar da senden razı olurlar”.

(127) Ammar bin Yasir (r.a.)’den:

127- Buhari, Edebü’l Müfred

126-

“Kur’an’ın indirilişi üzerine ben savaştığım gibi, (Ey Ali) içinizden,

Kur’an’ın Tevili üzerine, savaşacak kimseler olacaktır.

Soruldu:

- Ebû Bekir ve Ömer midir?

Hz. Peygamber buyurdu ki:

-Hayır (onlar değil), fakat o savaşacak olan,

ayakkabı dikicisi (Hz. Ali)’dir”. (128) Ebu Said (r.a.)’den:

128-Suyuti, Camiu’l Kebir

127-

“Nefsim, Kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ben Kur’an’ın

indirilişi üzerine müşriklerle savaştığım gibi içinizden bir adam da benden

sonra Kur’an’ın Tevili üzerinde insanlarla çarpışacaktır.

İnsanlar: Allah’dan başka hiçbir ilâh olmadığına şehadet edecekler de

onları öldürmek insanlara büyük bir hadise olacaktır. Hatta Allah Tealâ’nın

Velisini (Hz. Ali k.v.) süngüleyecekler ve Mûsa geminin (Hızır a.s. tarafından delinme)

işine, çocuğun (öldürülme) işine ve duvarın (düzeltilme)

işine kızdığı gibi, onun yaptığı işe kızacaklardır.

Bunların hepsi Allah Tealâ’nın rızasıdır”. (129) Ebu Zer (r.a.)’den:

129- Deylemi, Müsnedü’l Firdevs

128-

“Ben kimin dostu isem Ali (k.v.) de onun dostudur. Allah’ım, ona

dostluk yapana sen yardım et ve ona düşmanlık edene de düşmanlık yap”.

(130) Hz. Enes (r.a.)’den:

130- Suyuti, Camiu’l Kebir

129-

“Ben kimin dostu isem, Ali de (k.v.) onun dostudur. Allah’ım!

Ona dostluk yapana yardım et, kendisine düşmanlık edene düşmanlık yap.

Ona yardım edene de zafer ver. Ona yardım edene yardım et”.

(131) Zeyd bin Erkam (r.a.)’dan:

131 - Suyuti, Camiu’l Kebir

130-

“Ali’yi bırakın (bunu üç kere buyurdular). Ali, bendendir ve ben de ondanım.

O, benden sonra her Mü’minin Velisidir”. (132) İmran bin Hüseyn (r.a.)’den:

132- Ahmed bin Hanbel, Müsned

131-

“Ali (k.v.) bendendir ben de ondanım. O her Mü’minin Velisidir”.

(133) İmran bin Hüseyn(r.a.)’den:

133- Suyuti, Camiu’l Kebir

132-

“Kimin ki, Allah ve Resûlü dostu olursa, muhakkak şu da (yani Hz. Ali de)

onun dostu dur. Allah’ım! Ona dostluk edene nusret ver; ve Ona düşmanlık

edeni kahret. Allah’ım! İnsanlardan onu sevene sen dost ol ve insanlardan

ona buğz edene sen de buğzedici ol!

Allah’ım! Salih iki adamdan sonra Hz. Ali’den başka yer yüzünde emanet

edeceğim bir kimseyi bulamıyorum o halde Allah’ım cenneti ona ver”.

(134) Cerir (r.a.)’den:

134- Taberâni, Mu’cemü’l Kebir

133-

“Ya Ali! Sana Nübüvvetle üstün gelirim ve benden sonra da

peygamberlik yoktur. Sen ise yedi şey ile insanlara üstün gelirsin ki bunlar da

Kureyş’den hiç kimse sana karşı çıkamaz:

1- Onlardan Allaha ilk iman edensin,

2- Allah’ın ahdini en çok yerine getirenlerisin,

3- Allah’ın emrine en ziyade bir kuvvetle bağlananlarısın,

4- Kıyafetçe en güzellerisin,

5- Tebaa hakkında en çok adâleti gözetenlerisin,

6- Hükümde en isabetlilerisin,

7- Allah katında, meziyet bakımından en büyüklerisin”. (135) Hz. Muaz (r.a.)’dan:

135- Ebu Nuaym, Hilye

134-

“Ya Büreyde! Gerçekten Ali (k.v.), benden sonra Velinizdir. O halde Ali’yi sev.

Çünkü O, emredildiği şeyi yapar”. (136) Hz. Ali (K.V.)’den:

136- Deylemi, Müsnedü’l Firdevs

135-

“Ya Büreyde! Mü’minlere kendilerinden daha layık ve hayırhah değil miyim?

Ben kimin dostu isem Ali de onun dostudur”. (137) Büreyde (R.A.)’ dan:

137- Suyuti, Camiu’l Kebir

136-

“Allah’ım! Ben kimin Mevlası isem Ali de onun mevlasıdır. Allah’ım!

Ona dostluk edene yardım et; ona düşmanlık yapana kahret; ona yardım edene

nusret ver ve koruyucusuna yardım et!”. (138) Habeşi (R.A.)’den:

138- Taberâni, Mu’cemü’l Kebir

137-

“Bana iman eden ve beni tasdik eden Ebû Talib’in oğlu Ali’yi Veli

edinsin. Çünkü; onun velayeti benim velayetimdir ve benim velayetim de

Allah’ın velayetidir”. (139) Ammar Bin Yasir (R.A.)’ den:

139- Suyuti, Camiu’l Kebir

138-

“Allah’ım! Ona (Ali’ye) yardım et ve kendisiyle yardım buyur.

Ona merhamet et ve onunla merhamet buyur. Ona nusret ver ve onunla zafer buyur.

Allah’ım! Ona dost olana yardımcı ol ve ona düşmanlık edene kahret”.

(140) İbni Abbas (R.A.)’den:

140- Suyuti, Camiu’l Kebir.

139-

“Dikkat edin Allah benim yardımcımdır ve ben de her Mü’minin

yardımcısıyım. Ben kimin yardımcısı isem Ali de onun Velisidir (yardımcısıdır)”.

(141) Zeyd Bin Erkam (R.A.)’dan:

141- Suyuti, Camiu’l-Kebir.

140-

“Bana iman edip beni tasdik edene Ebû Talib’in oğlu Ali’nin Velayetini

tavsiye ederim. Onu Veli edinen gerçekten beni Veli edinmiştir. Beni de Veli edinen

muhakkak ki Allah’ı Veli edinmiştir. Onu seven beni sevmiştir. Beni de seven gerçekten

Allah’ı sevmiştir. Ona kin besleyen bana kin beslemiştir. Bana da kin besleyene

Allah Azze ve Celle buğz eder”. (142) Ammar Bin Yasir (R.A.)’ dan:

142- Taberani, Mu’cemül Kebir.

141-

“Şüphe yok ki, benim Vasîm, sırrımın sahibi benden sonra bıraktığım

kimselerin hayırlısı ve vâdimi yerine getirecek borcumu ödeyecek

Ebû Talib’in oğlu Ali (k.v.)’dir”. (143) Selman (R.A.)’ dan:

143- Suyuti, Camiu’l-Kebir

142-

“Ey Allah’ım! Bedir savaşı gününde, Ubeyde İbni’l Haris’i ve

Uhud Savaşı gününde Hamza İbni Abdûlmuttalib’i benden aldın.

Şu Ali’dir. Beni yalnız bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın”. (144) Hz. Ali (K.V.)’den:

144- Deylemi, Müsnedü’l Firdevs

143-

“Allah’ım! Ali’ye yardım edene, yardım et! Allah’ım! Ali’ye

ikram edene ihsan buyur. Allah’ım! Ali’yi zelil düşüreni perişan et!”.

(145) Amr İbni Şurahbil (R.A.)’ den:

145- Taberâni, Mu’cem-ül Kebir.

144-

“Mirac’a çıkarıldığım gece Rabbime vardım (Azze ve Celle).

Ali hakkında bana üç hasletle vasiyet etti:

1- O, Müslümanların efendisidir,

2- Takva sahiplerinin Velisidir,

3- Alın ve kolları beyazla nişanlanmışların (seçkinlerin) kumandanıdır”.

(146) - İbni Neccar (R.A.)’ dan:

146- Suyuti, Cami’ül kebir.

145-

“Göğe Yükseldiğim vakit, inciden bir saraya kadar götürüldüm.

Döşeği parıldayan altındandı. Rabbim, Ali hakkında, bana üç haslet vahy etti:

1- O, Müslümanların efendisidir,

2- Takva sahiplerinin imamıdır,

3- Alın ve kolları beyazla nişanlanmışların (seçkinlerin) kumandanıdır”.

(147) İbni Kani (R.A.)’ dan:

147- Bezzar, Müsned, Hakim el Müstedrek.

146-

“Müslümanların efendisi ve müttakîlerin İmamı (Ey Ali), merhaba!”.

(148) - İbni Ömer (R.A.)’den:

148- Taberani, Mu’cem-ul Kebir.

147-

“Ya Ali! Seni razı etmiyor muyum? Sen benim kardeşim ve vezirimsin.

Borcumu ödersin, vâdimi yerine getirirsin, zimmetimi kaldırırsın. Seni, hayatımda

seven kimse, muhakkak vazifesini yerine getirmiştir. Benden sonra, senin hayatında

seni seveni Allah emniyet ve iman ile sona erdirsin. Benden sonra seni görmediği halde

seni seveni Allah emniyet ve iman ile sana erdirsin ve kıyamet gününde onu korusun.

Sana buğz olduğu halde ölen kimse, ey Ali bir nevi cahiliyet ölümü ile ölmüştür ve

Allah onu İslamda yaptığı amel ile hesaba çeker”. (149) - İbni Ömer (R.A.)’den:

149- Taberani, Mu’cem-ul Kebir.

148-

“Ali’nin üzerine düşme. Çünkü o, bendendir ben de ondanım.

O, benden sonra sizin Velinizdir”. (150) - Abdullah İbni Bureyde (R.A.)’ den:

150- Ahmed bin Hanbel, Müsned

149-

“Benden veya Ali’den başkası borcumu ödemez”.

(151) Habeşi (R.A.)’ den:

151- Taberani, Mu’cem-ül Kebir.

150-

“Bunu söyleme, o (Hz. Ali k.v.), size benden sonra insanların en iyisidir”.

(152) Vehb İbni Cemre (R.A.)’ den:

152- Taberani, Mu’cem-ül Kebir.

151-

“Fatıma, bana senden daha sevgilidir (Ey Ali k.v.) ve sen de bana ondan daha azizsin”. (153)- Ebû Hureyre (R.A.)’den:

153- Taberani, Mu’cemüs Sağir.

152-

“Ey kızcağızım (Fatma), senin için (bende) çocuk rikkati var. Ali ise bana senden daha azizdir”. (154) İbni Abbas (R.A.)’ den:

154- Taberani, Mu’cem-ül Kebir.

153-

“Kızım sükût et; seni Ehl-i Beyt’imden bana en sevgili olana (Ali’ye) nikah ettim”. (155) Esma (R.A.)’ den:

155- Suyuti, Camiu’l Kebir

154-

“Allah, ikisi (Hz. Fatıma ve Hz. Ali k.v.) hakkında bereket ihsan buyursun ve kendilerini müberek etsin. Nesilleri hakkında da kendilerine bereket versin”. (156) Bureyde (R.A.)’den:

156- Suyuti, Camiu’l Kebir

155-

“Ey kızım, bilmiyor musun ki, Allah Azze ve Celle Hazretleri yer halkına nazar buyurdu da içlerinden babanı seçti; sonra onu bir peygamber olarak gönderdi, sonra ikinci defa olarak yer halkına nazar buyurdu ve kocanı (Hz. Ali’yi k.v.) seçti. Sonra Allah bana vahy etti de seni ona nikahladım ve vasî edindim”. (157) Ebû Eyyub (R.A.)’ dan:

157- Taberani, Mu’cem-ül Kebir.

156-

“(Ey kızım), seni ümmetimden ilk İslam’ı kabul edene en bilginlerine ve hilim (iyi ve yumuşak huy) yönünden en büyükleri olana nikah ettiğime razı olmaz mısın?”. (158) Ma’kıl İbni Yesar (R.A.)’ den:

158- Ahmed bin Hanbel, Müsned

157-

“(Ey kızım), seni islamı kabul bakımından Müslümanların ilkine, ilimce en bilginlerine nikahladığıma razı olmaz mısın? Sen ümmetimdeki kadınların hanım efendisisin. Nitekim Meryem kavminin hanımlarına hanımefendi olmuştu”. (159) Hz. Fatıma (R.A.)’ den:

159- Taberani, Mu’cem-ül Kebir.

158-

“Ya Fatıma (r.a.)! Cenab-ı Allah, yer halkına nazar buyurup onlardan iki eri seçerek birini sana baba diğerini de koca yaptığına razı olmaz mısın?”. (160) İbni Abbas (R.A.)’ dan:

160- Buhari ve Müslim.

159-

“Fatıme’yı (r.a.), Ali’ye nikah etmemi Allah Tealâ bana emretti”. (161) İbni Mes’ûd (R.A.)’ dan:

161- Taberani, Mu’cem-ül Kebir.

160-

“(Ey kızım Fatıma), Seni ehlimin en hayırlısına nikahladım. O, ilimce en bilginleri, hilimce en faziletlileri ve İslam’ı kabulde ilk olanlarıdır”. (162) Bureyde (R.A.)’ den:

162- Tabib, Tarih’ül Bağdad.

161-

“(Kızım Fatıma) neden ağlıyorsun? Kendimce sana kusur etmedim ve gerçekten sana ehlimin en hayırlısını (Hz. Ali’yi) verdim. Nefsim kudret elinde olan Cenab-ı Allah’a yemin ederim ki seni dünyada mesut ve Ahiret’te Salihlerden olana nikahladım”. (163) İbni Abbas (R.A.)’ dan:

163- Taberani, Mu’cemül Kebir.

162-

“Ben seni ona (Hz. Ali’ye) nikah ettim o İslam’ı kabulde ashabımın ilkidir, ilimce onların en ziyadesidir, hilimce de en büykleridir”. (164) Ebû İshak (R.A.)’ dan:

164- Taberani, Mu’cemül Kebir.

163-

“Ey Enes! Cebrail, Arş’ın sahibinden (Allah’dan) bana ne getirdiğini biliyor musun? (sonra Hz. Peygamber şöyle) buyurdu: Allah Fatıma’yı Ali’ye nikah etmemi bana emretti”. (165) Enes (R.A.)’ den:

165- İbn-i Asâkir, Tarih.

164-

“Ey Fatıma dikkat et! Seni ehlimin hayırlısına nikah etmekte kusur yapmadım”. (166)İkrime (R.A.)’ den:

166- Suyuti, Camiu’l-Kebir.

165-

“Doğrusu Allah Tealâ, her peygamberin neslini kendi sulbünde yarattı. Benim neslimi ise, Ebû Talib’in oğlu Ali’nin sulbünde yarattı”. (167) Cabir (R.A.)’ den:

167- Taberani, Mu’cem- ül Kebir.

166-

“Ey amcam Allah’a yemin ederim ki, Allah onu (Ali’yi) benden daha çok seviyor. Doğrusu Allah, her peygamberin neslini kendi sulbünde yarattı; benim neslimi ise bunun (Hz. Ali k.v.) sulbünde yarattı”. (168) İbni Abbas (R.A.)’ den:

168- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 288.

167-

“Allah’ım, şahit ol! Allah’ım ben tebliğ ettim bu (Hz. Ali) kardeşimdir, amcamın oğludur, damadımdır ve çocuğumun (torunumun) babasıdır. Allah’ım ona düşmanlık edeni yüzü koyun ateşe koy”. (169) İbni Ömer (R.A)’ den:

169- Suyuti, Camiu’l-Kebir.

168-

“Sen (Ey Ali k.v.) Harun’un Hz.Musa yanında olan mevkii gibi benim yanımda bulunmana razı olmaz mısın? O kadar var ki sen bir peygamber değilsin. Ancak benim halifem olduğun halde, gitmekliğim bana uygun düşer”. (170) İbni Abbas (R.A.)’ den:

170- Suyuti, Camiu’l-Kebir.

169-

“Daha bir insan İslâm olmadan yedi sene önce Melekler, bana ve Ali’ye mağfiret dilemişlerdir”. (171) Amr İbni Cemi (R.A.)’ den:

171- İbn-i Asâkir, Tarih.

170-

“Bu (Hz. Ali k.v.), gazapla doldurulmadıkça asla ölmez ve ancak maktul olarak ölecektir”. (172) Enes (R.A.)’ den:

172- Suyuti, Camiu’l Kebir.

171-

“Ben, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin kıyamet gününde Arş’ın altında bir kubbedeyiz”.

(173) Ebû Musa (R.A.)’ dan:

173- Taberani, Mu’cem- ül Kebir.

172-

“Ben hikmetin eviyim, Ali de onun kapısıdır”. (174) Hz. Ali (K.V.)’ den:

174- Suyuti, Camiu’l Kebir.

173-

“Ben ilmin şehriyim Ali de onun kapısıdır, o halde ilim isteyen kimse kapıya gelsin”.

(175) Cabir (R.A.)’ den:

175- Suyuti, Cemiu’s-Sağir.

174-

“Ali (k.v.), benim ilmimin heybesidir”. (176) İbni Abbas (R.A.)’ den:

176- Suyuti, Cemiu’s-Sağir.

175-

“Ben Allah’ın azabı ile uyarıcıyım. Ali ise, hak yolun göstericisidir. Ya Ali benden sonra hidayı bulanlar senin yol gösterişinle hidayet bulur”. (177) İbni Abbas (R.A.)’ den:

177- Taberani Mü’cemül Kebir.

176-

“Amma Kureyş’in: ‘Amcasının oğlundan ne çabuk ayrıldı ve ona hor baktı’ diye hakkımdaki iftiraları hususunda sözüne gelince; senin için bana beraberlik vardır. (Benim için de) Sihirbazdır, kâhindir, yalancıdır dediler. Benim yanımda Hz. Harun’un Hz. Musa yanında olan mevkiinde olmana razı değil misin? O kadar var ki, benden sonra peygamber yoktur.

Allah’ın fazlına taarruz ediyorum sözüne gelince: bu Yemen’den gelen biber nebatıdır. Onu sat, sen ve Fatıma onunla faydalanın ta ki Allah fazlından size verir. Gerçekten Medine ancak benimle ve seninle Salih olur”. (178) Hz. Ali (K.V.)’ den:

178- Hakim el müstedrek.

177-

“Bana ne oldu ki gülmüyorum! Şu Cibril’dir, Allah Azze ve Celle’den bana haber veriyor ki Allah benimle, amcam Abbas’la kardeşim Ebû Talibin oğlu Ali ile gök sakinlerine Arş’ı taşıyan meleklere, Peygamberlerin ruhlarına, yedi göğün meleklerine öğünür ve ümmetimle de aşağı sema ehline mübahat eder”. (179) Hz. Ali (K.V.)’ den:

179- Hakim el müstedrek.

178-

“Ey Akîl, Allah’a yemin ederim ki iki haslet için seni seviyorum: akrabalığından ve bir de Ebû Talib’in seni sevmesinden.

Sana gelince Ey Cafer! Senin ahlakın gerçekten benim ahlakıma benzer. Ama sen ise Ey Ali! Benim yanımda Harun’un Hz. Musa yanındaki mevkiindesin. O kadar var ki benden sonra peygamber yoktur”. (180) Abdullah İbni Muhammed (R.A.)’ den:

180- Hakim el müstedrek.

179-

“Ey Ammar! Hz. Ali’yi bir vadiye koyulmuş ve insanları da başka bir vadide görürsen, Ali ile aynı yolda bulun ve insanları terket doğrusu o asla seni felakete götürmez ve hiçbir zaman seni hidayetten çıkarmaz”. (181) Ebû Eyyub (R.A.)’ den:

181- Suyuti, Camiu’l Kebir.

180-

“Ey Ebû Rafi! Benden sonra Hz. Ali ile savaşacak olan bir kavim gelecektir onlara cihad yapmak, Allah’ın takdir ettiği bir gerçektir. Kim onlara karşı eliyle savaşmaya güç getiremezse diliyle yapsın. Diliyle mücadeleye gücü yetmeyen de kalbi ile (buğz) yapsın. Bundan öte yapacak bir şey yoktur”. (182) Muhammed İbni Ubeydullah (R.A.)’ den:

182- Taberani Mü’cemül Kebir.

181-

“Hz. Ali’nin (k.v.) insanlar arasındaki hali, İhlas Suresi’nin Kur’an’daki hali gibidir”. (183) Künûz’dan:

183- Deylemi, Müsnedü’l Firdevs.

182-

“Sana selam olsun, ey iki çiçeğin (Hasan ve Hüseyi’nin) babası! Sana dünyadan iki çiçeği vasiyet ederim. Yakında iki rüknün (dayanağın) kalkacaktır. Allah senin üzerinde (benden sonra) koruyucundur”. (184) Riyaz’dan:

184- İbn-i Asâkir, Tarih.

183-

“Allah’ım! Onun (Hz. Ali’nin) lisanını hak üzerine sabit kıl ve kalbine hidayet ver”. (185) Hz. Ali (K.V.)’ den:

185- Hakim el müstedrek.

184-

“(Ey Ali, aralarında hüküm vereceğin Yemen halkına) Şeriat ilimlerini öğret ve aralarında hüküm ver. Allah’ım kendisine hüküm vermek için hidayet buyur”. (186) İbni Abbas (R.A.)’den:

186- Hakim el müstedrek.

185-

“(Ey Ali), git de onu (nameyi) insanlara oku muhakkak ki Allah senin lisanını hak üzere sabit kılar ve kalbine hidayet verir. Gerçekte insanlar aralarında hüküm vermek için sana gelecekler. Sana iki hasım geldiği zaman, ikisinin de sözünü dinlemedikçe hiçbiri lehine hüküm verme. Çünkü böyle hareket etmek hak kimin olduğunu bilmene daha uygundur”. (187) Hz. Ali (K.V.)’ den:

187- Hakim el müstedrek.

186-

“Kalk (Ya Ali), sen ancak Ebû Turab (lâkabının sahibi) olmağa hak kazanmışsın, Ensar ile Muhacir’in arasında kardeşlik kurduğum ve seninle onlardan hiçbiri arasında kardeşlik yapmadığım zaman bana kızdın mı?

Benim yanımda Harun’un Musa yanındaki mevkiinde bulunmana razı olmaz mısın? O kadar var ki benden sonra bir peygamber yoktur. Bil ki, seni seven emniyetle korunmuş olur. Sana buğz edeni de Allah bir nevi cahiliyet ölümü ile öldürür ve İslam’daki ameli ile hesaba çekilir”. (188) İbni Abbas (R.A.)’ den:

188- Taberani Mü’cemül Kebir.

187-

“Senin isimlerinden en uygunu (Ya Ali) Ebû Turab’dır”. (189) Ebû’t-Tufeyl’den:

189- İbn-i Hibban, Sahih.

188-

“Ben seni nefsime ihtiyar ettim. Sen benim kardeşimsin ben de senin kardeşinim. Bu hususta kim sana karşı çıkarsa (Ey Ali) de ki: ben Allah’ın kuluyum ve Allah’ın Resûlünün kardeşiyim. Senden sonra bu kardeşliği iddia eden, muhakkak yalan söylemiştir”. (190) Ebû Hureyre (R.A.)’den:

190- Hakim el müstedrek.

189-

“Ey Ali! Senin yedi hasledin vardır ki, kıyamet gününde bunlarda sana karşı çıkıp çekişemez:

1-Sen iman bakımından Mü’minlerin ilkisin.

2-Allah’ın ahdini en çok gözetenlerisin.

3-Allah’ın emrinde en kuvvetlilerisin.

4-Tebea’ya karşı en merhametlilerisin.

5-Müsavat (eşitlik) üzere taksimi en çok yerine getirenisin.

6-Hüküm vermede en bilgililerisin.

Kıyamet gününde meziyet bakımından en büyüklerisin”. (191) Ebû Said (R.A.)’ den:

7- 191- Suyuti, Camiü’l-Kebir.

190-

“Şüphesiz ki Hz. Ali benim için Harun’un Musa yanındaki mevkiindedir. Ancak benden sonra peygamber yoktur”. (192) Hz. Ömer (R.A.)’ den:

192- Suyuti, Camiü’l-Kebir.

191-

“Üç haslet var ki bunlar kimde bulunursa benden değildir, ben de ondan değilim. Bunlar şunlardır:

1-Hz. Ali (k.v.)’ye buğz etmek.

2-Ehl-i Beyt’ime dil uzatmak.

İman, (kalben tasdikden değil de) sözden ibarettir diyen kimse”. (193) Cabir (R.A.)’ den:

1-193- Deylemi, Müsnedü’l Firdevs.

192-

“Sizden ilk olarak cennetteki havuza gelecek olanınız ve ilk islamı kabul edeniniz Ebû Talib’in oğlu Hz. Ali’dir”. (194) Selman (R.A.)’ den:

194- Suyuti, Camiu’l Kebir.

193-

“Ey Ali (k.v.) Allah ile onun Resûlü ve Cibril senden hoşnuddurlar”. (195)Muhammed İbni Ubeydullah (R.A.)’ den:

195- Suyuti, Camiu’l Kebir.

194-

“Eğer Hz. Ali’yi Veli edinirseniz onu doğru yola iletici ve doğru yol üzere bulunursunuz”.

(196) Ebû Said (R.A.)’ dan:

196- Suyuti, Camiu’l Kebir.

195-

“Hikmet on parçaya bölündü Hz. Ali’ye dokuz parça ve bütün insanlara da bir parça verildi ve Ali bu bir parçayı onlardan daha iyi bilir”. (197) İbni Mes’ud (R.A.)’ den:

197- Suyuti, Camiu’l Kebir.

196-

“Kalk Ey Ali! Gerçekten kurtuldun. Allah’dan istediğim her şeyi Allah bana vermiştir ve Allah’dan istediğim her şeyin aynısını da senin için de istedim ancak bana: ‘Senden sonra peygamberlik yoktur’ dendi”. (198) Ebû Nuaym’dan:

198- Suyuti, Camiu’l Kebir

197-

“Ali (k.v.)’ye haset eden bana haset etmiş demektir. Bana haset eden de küfre varmış olur”. (199) Enes (R.A.)’ den:

199- Suyuti, Camiu’l Kebir

198-

“Ey Ali! Hiçbir Ehl-i Beyt yoktur ki sevinçte olsunlar da bundan sonra kendilerinde göz yaşı (keder) gelmesin. Ey Ali! Ehl-i Cennet’in nimetinden başka her nimet kaybolur. Cehennem’liklerin kederinden başka her keder de son bulur. Ey Ali! Doğruluk üzere bulun; dünyada sana zarar verirse Âhirette sana genişlik ve rahatlık olur”. (200) Enes (R.A.)’ den:

200- Suyuti, Camiu’l Kebir

199-

“Ey Ümmü Süleym! Doğrusu Ali’nin eti benim etimdendir kanı da kanımdandır. O, benim yanımda Hz. Harun’un Hz. Musa yanındaki mevkiindedir”. (201) - İbni Abbas (R.A.)’ dan:

201- Suyuti, Camiu’l Kebir

200-

“Ey Ali! Kıyamet gününde beraberinde cennet değneklerinden bir değnek olacaktır. Onunla münafıkları havuzdan kovacaksın”. (202) Ebû Said El-Hudri (R.A.)’ den:

202- Taberani Mü’cemül Kebir.

201-

“Hz. Ali (k.v.) omuz başlarına kadar iman dolmuştur”. (203) Kûnuz’dan:

203- Ebu Nuaym, Hilye

202-

“Ey Ebû’l-Hasan! Hangisi sana daha sevgilidir: beşyüz koyunla çobanları mı, yoksa ben sana öğretip de kendileri ile dua edeceğin beş kelime (söz) mi?

Şöyle dersin: Allah’ım! Günahlarımı bağışla ve kazancımı pâk (helal) yap. Ahlâkımda bana genişlik ver. Bana takdir buyurduğun şeylerde bana kanaat ver benden alı koyduğun herhangi bir şeye nefsimi meyl ettirme”. (204) Hz. Ali (K.V.)’ den;

204- Suyuti, Camiü’l Kebir.

203-

“Allah’ım! Benimle şu kuşu yiyecek, sence insanların en sevgilisini bana gönder. Hemen Ebû Talib’in oğlu Hz. Ali (k.v.) geldi ve peygamberle yedi”. (205) Enes (R.A.)’ den:

205- Tirmizi, Sahih “Sünen”.

204-

“Ya Ali! üç şeyi geciktirme:

1- Vakti geldiğinde namazı,

2- Hazırlandığı zaman cenazeyi,

3-Emsalini bulduğun zaman dul kadını (evlendirmeyi)”. (206) - Hz. Ali (K.V.)’ den:

206- Suyuti, Camiü’l-Kebir.

205-

“Ey Ali! namazını tamamlamayanın hali, çocuğa kalan bir hamilenin hali gibidir ki doğumu yaklaştığı zaman çocuk düşürür. O kadın hamile değil çocuk sahibi de değil.

Ey Ali! namaz kılanın hali sermayesini almadıkça karı olamayan tüccara benzer öyle ki namaz kılan bir kimse farzı ödemedikçe kıldığı nafile namaz kabul edilmez”. (207) Hz. Ali (K.V.)’den;

207- Suyuti, Camiü’l-Kebir.

206-

“- Kim Abdûlmuttalib oğullarından birine yardım elini uzatır da karşılığını veremezse onun mükafatını yarın Âhirette bana kavuştuğunda ben vereceğim”. (208) Hz. Osman (R.A.)’ den:

208- Taberani Mecma’uz-Zevait. C.9, S.173

207-

“Bir kimse, Hacer-i Esved’le Makam-ı İbrahim arasında durup namaz kılsa ve oruç tutsa, eğer Muhammed’in Ehl-i Beyt’ine buğz ediyorsa ölünce, cehenneme girer”. (209) İbni Abbas (R.A.)’dan:

209-Taberani Mecma’uz-Zevaid. C. 9, S. 171.

208-

“- İnsanlara ne oluyor ki, kendi aralarında konuşurlarken Ehl-i Beyt’imden bir adamı görünce konuşmalarını kesiyorlar. Allah’a yemin olsun! Onları Allah için ve bana olan akrabalıkları için sevmeyenlerin kalplerine iman girmez”. (210) Hz. Abbas İbni Mûttalib (R.A.)’ den:

210- Kütüb-i Sitte Muhtasarı, İ. Canan, C. 15, S,517

209-

“Sen (Ey Ali k.v.), hem dünyada seyyidsin hem Âhiret’de seyyidsin. Seni seven, beni sevmiştir ve senin dostun da Allah’ın dostudur. Senin düşmanın benim de düşmanımdır, benim düşmanım ise Allah’ın düşmanıdır. Sana buğz edene azab olsun!”. (211) İbni Abbas (R.A.)’ den:

211- Ahmed Bin Hanbel, Müsned

210-

“Mi’raca çıkarıldığım gece, nurdan bir taht üzerine oturan bir melek gördüm. Ayaklarının biri doğuda diğeri de batıdaydı. Önünde ise, bakmakta olduğu bir levha vardı. Bütün dünya gözleri önündeydi. Hep halk dizleri arasındaydı eli de doğu ve batıya ulaşıyordu. Dedim ki, Ey Cibril! Bu kimdir? O şöyle dedi: Bu Azrail’dir. Öne geç ve ona selam ver. Ben de öne geçtim ve selam verdim. O şöyle dedi: Ve Aleyke Selamı Ya Ahmed! Amcanın oğlu ne yapıyor?

Dedim ki, amcamın oğlu Ali’yi tanıyor musun?

Şöyle cevap verdi: onu nasıl tanımayayım ki, ancak senin Ruhunla amcanın oğlu Ali İbni Ebû Talib’in Ruhu müstesna olmak üzere, bütün mahlukatın Ruhlarını almaya Allah beni vekil etti. Zira Allah, her ikinizi dileği ile kabz edecek (Ruhlarınızı alacaktır)”. (212) Ebû Zer (R.A.)’ den:

212- Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 308.

211-

“Ey Ali! Allah ve İslam seni hayırla mükafatlandırsın. Müslüman kardeşinin borcu karşılığındaki rehinlerini kurtardığın gibi, Allah da kıyamet gününde senin rehinlerini kurtarsın. Kardeşinin bir borcunu ödeyen bir kulun kıyamet gününde Allah rehinlerini çözer kurtarır (yani; borçlarını bağışlar). Soruldu: Ya Resûlallah! Bu, Hz. Ali’ye mi aittir? Buyurdularki; hayır! Müslümanların hepsine aittir”. (213) Ebu Said (R.A.)’ den:

213- Suyuti, Camiü’l-Kebir.

212-

“Üç kişi vardır ki, huriler onları arzular: bunlar Ali, Ammar ve Selman’dır”. (214) - Enes (R.A.)’ den:

214- Taberani, Mu’cemü’l-Kebir

213-

“Cennet dört kişiye müştaktır; bunlar, Ali (k.v.) Ammar, Selman ve Mükdad (r.a.)’dır”. (215) Şeddad İbni Evs (R.A.)’ den:

215- Suyuti, Camiü’l-Kebir.

214-

“Cennete ilk girecek dörtler ben, sen, Hasan ve Hüseyin’dir. Zürriyetlerimiz de arkalarımızda olacaktır. Zevcelerimiz ise zürriyetlerimizin arkasında bulunacak ve bize tabi olanlar da sağ ve sollarımızda olacaktır”. (216) Hz. Ali (K.V.)’ den:

216- İbni Asâkir, Tarih.

215-

“Ey Ali, cömert ol! Çünkü Allah cömerdi sever. Cesur ol, çünkü Allah cesuru sever. Gayretli ol, çünki Allah gayretliyi sever. Eğer bir kimse senden bir ihtiyacını karşılanmasını isterse onu yerine getir. Eğer o adam bu işe ehil değilse, sen o işe ehil olmuş olursun (Sevap kazanırsın)”. (217) Hz. Ali (K.V.)’ den:

217- Suyuti, Camiü’l Kebir

216-

“Ey Ali! Mazlumun (haksızlığa uğramışın) duasından sakın ve kork! Çünkü o Allah Tealâ’dan hakkını ister şüphe yok ki, Allah da hak sahibinin hakkını zai etmez”. (218) Hz. Ali (K.V.)’ den:

218- Aynı eser.

217-

“Hayatım gibi yaşamak, ölümüm gibi ölmek isteyen ve (ağaçlarını) Rabbim diktiği Adn Cennetlerinde oturmayı seven kimse benden sonra Ali’yi Veli edinsin. Onun dostunu da dost edinsin ve benden sonra Ehl-i Beyt’ime bağlansın çünkü onlar benim soyumdur. Tinetimden yaratıldılar, anlayışımla ve ilmimle rızıklandılar. Ümmetimden onların faziletini inkar edenlere ve onlar hakkında selamı kesenlere azab olsun… Allah şefeatımı onlara ulaştırmasın…”. (219) - İbni Abbas (R.A.)’ den:

219- Taberani, Mü’cemül Kebir

218-

“Ey Ali! Benden sonra bir çocuğun doğacaktır. Ona ismimi ve künyemi hediye ettim”. (220) Hz. Ali (K.V.)’ den:

220- İbni Asâkir, Tarih.

219-

“(Ey Fatıma, Hasan ve Hüseyin), Ben size muharebe edene, harb halindeyim ve sizinle anlaşıp selamet üzere bulunana karşı da selamet üzereyim”. (221) Ebû Hureyde (R.A.)’ den:

221- Suyuti, Camiü’l Kebir

220-

“Doğrusu Fatıma, Ali, Hasan ve Hüseyin kıyamet gününde çatısı Rahman’ın Arş’ı olan Kudüs çevresindeki beyaz bir kubbenin altındayız”. (222) Hz. Ömer (R.A.)’ den:

222- Hakim el müstedrek.

221-

“Ben, Ali, Hasan ve Hüseyin kıyamet gününde Arş’ın altında bir kubbe içindeyiz”. (223) Ebû Musa (R.A.)’ den:

223- Taberani, Mu’cemü’l Kebir

222-

“Yegane Şehidin (Hz. Hasan’ın) babasına feda olayım, yegane şehidin babasına feda olayım!”. (224) - Hz. Âişe (R.A.)’ den:

224- Suyuti, Camiü’l Kebir

223-

“(Ey Hasan), kardeşin (Hüseyin) senden önce su istedi o içecek; sonra sen içersin. Bu ikisinden biri diğerinden bana daha sevgili değil bence ikisi de bir mevkidedir.

Ben, sen, (Ey Fatıma), O ikisi ve bu uyuyan (Ali) kıyamet gününde bir yerdeyiz”. (225) Hz. Ali (K.V.)’ den:

225- Suyuti, Camiü’l Kebir

224-

“(Ey Hasan), kardeşin (Hüseyin) senden önce su istedi. Bence o (Hüseyin), bundan (Hasan’dan) daha seçkin değildir. Bana göre ikisi de bir mevkidedir.

Ben, sen, (Ey Fatıma), O ikisi ve bu uyuyan (Ali) kıyamet gününde bir yerdeyiz”. (226) Ebû Said (R.A.)’ den:

226- Suyuti, Camiü’l Kebir

225-

“Şu (mescide açılan) kapıların hepsini kapayın, yalnız Ali’nin kapısı kalsın”. (227)Zeyd İbni Erkam (R.A.)’ den:

227- Suyuti, Camiü’l Kebir

226-

“Ali ve taraftarları (ona bağlı bulunanlar – şiası) kıyamet gününde kurtulanlardır”.(228) Künûz’dan:

228- Deylemi, Müsnedü’l Firdevs

227-

“Ya Ali! Çık da benden değil, Allah’dan (bir vahy olarak) söyle ki: Sidr ağacını kesene Allah lanet eder”. (229) Ebû Cafer (R.A.)’ den:

229- Suyuti, Camiü’l Kebir

228-

“Ya Ali! Kendim için sevdiğim şeyi senin için de seviyorum ve kendim için hoş görmediğim şeyi senin için de hoş görmüyorum. İki secde arasında kıç üstü oturma”. (230)Hz. Ali (K.V.)’ den:

230- Trimizi, Sahih “Sünen”.

229-

“Başına belalı bir iş geldiği zaman şöyle de (Ey Ali k.v.): Allah’ım! Uyumayan gözlerinle beni koru! Kimsenin yapamayacağı himayenle beni himayene al. Üzerime olan kudretinle beni bağışla. Sen beni dilediğin halde, ben helak olmam, ne kadar, üzerime in’am ettiğin nimetler vardır ki, onlar yanımda şükrüm az olmuştur ve ne kadar belalar vardır ki onlarla beni müptela kıldın da, onlar yanında sana sabrım az olmuştur.

Ey nimetinin yanında şükrüm az olup ta beni mahrum etmeyen!

Ey belası yanında sabrım az olup ta beni rüsvay etmeyen!

Ey ebediyen son bulmayan maruf!

Ey sayı ile sayılamayacak nimet sahibi (Allah’ım)!

Hz. Muhammed (a.s.) ve onun Âline rahmet etmeni senden isterim. Senin kudretin ile düşmanların ve zalimlerin göğüslerini kırarım”. (231) Hz. Ali (K.V.)’ den:

231- Deylemi, Müsnedü’l Firdevs

230-

“Ey Ali (k.v.)! ben kendim için sevdiğim şeyi senin için de seviyorum ve kendim için hoş görmediğim şeyi senin için de hoş görmem. Sarı boyalı elbise giyinme ve altın yüzük takınma; İbrişimli elbise giyme. Asla kırmızı eğer yastığı üzerine binme çünkü o İblis’in (oturduğu) yastıklardandır”. (232) Hz. Ali (K.V.)’ den:

232- Suyuti, Camiü’l Kebir

231-

“Ya Ali! Dikkat et! Sana bir takım kelimeler öğreteyim ki onları söylediğin zaman, bağışlanmış olduğun halde bağışlanırsın: Lâ ilâhe illâllahü’l-Aliyyü’l-Azîm. Lâ ilâhe illallahu’l-Halimu’l-Kerîm. Sübhanellahi Rabbi’s-Semevati’s-Seb’i ve Rabbi’l-Arşi’l-Azîmi ve’l-Hamdü lillâhi Rabbi’l-Âlemîn = Noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Halim, Kerim olan Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Büyük Arş’ın ve yedi göğün Rabbi olan Allah’ı bütün noksanlıklardan tenzih ederim hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur”. (233) - Hz. Ali (K.V.)’ den:

233- Ahmed Bin Hanbel, Müsned

232-

“Ey Ebû Talib’in oğlu, seni kederli görüyorum. Ev halkından birine emret de kulağına ezan okusun. Çünkü bu, kedere devadır”.(234) Hz. Ali (K.V.)’ den:

234- Deylemi, Müsnedü’l Firdevs

233-

“Ey Ali! İstihare eden mahrum olmaz ve istişare eden de pişman olmaz. Ya Ali (k.v.)! Gece ibadetine devam et. Çünkü arz, gündüz toparlanamadığı bir şekilde gece toparlanır. Ya Ali, Allah’ın ismi ile sabahla çünkü Allah ümmetimin sabah erken vakitlerinde bereket yaratmıştır”. (235) Hz. Ali (K.V.)’den:

235- Suyuti, Camiü’l Kebir

234-

“Ya Ali! Arefe gününün sabah namazının arkasından itibaren teşrik günlerinin ikindi namazının sonuna kadar tekbir getir”. (236)

Hz. Ali (K.V.)’ den:

236- Deylemi, Müsnedü’l Firdevs

235-

“Ey Ali! İnsanlar iki türlü adamdır: Bir kısmı akıl sahibi olur affedilmeye Salih durumları vardır. Bir kısmı da cahil olup cezalandırılmaya layıktır”. (237) Hz. Ali (K.V.)’ den:

237- İbni Asâkir, Tarih.

236-

“Gerçekten Allah Azze ve Celle Hz. Sizinle mübahat eder. Ve sizi umumi olarak bağışlayacaktır. Hz. Ali’yi ise hususi olarak mağfiret edecektir. Büsbütün günahkar hayatında ve ölümden sonra buğz edendir”. (238) - Hz. Fatıma (R.A.)’ den:

238- Taberani, Müsnedü’l Kebir.

237-

“Doğrusu, Hz. Ali’nin (Hendek Savaşı’ndaki) Amr ibni Abdud ile çarpışması, Ümmetimin kıyamet gününe kadarki amellerinden daha üstündür”.(239) Behz İbni Hakîm (R.A.)’ den:

239- Hakim El Müstedrek

238-

“Hz. Ali’ye sövmeyin. Çünkü O Allah’ın Rahmetine çok yakındır”. (240) Kâb (R.A.)’den:

240- Taberani, Müsnedü’l Kebir.

239-

“Kızdığı zaman, Hz. Ali’den başkası Onu (Hz. Peygambere bir şey söylemeye) cesaret edemez”. (241) Ümmü Seleme (R.A.)’ den:

241- Hakim el müstedrek.

240-

Bizler Allah Resulü (s.a.v.)’nün yanında iken, (Temim kabilesinden) Zû’l-Huveysira geldi; Allah Resulü (ganimet)’i taksim ediyordu. Adam şöyle dedi:

“Ey Allah’ın Resûlü, âdil ol!” cevap verdi:

“Ben âdil olmazsam kim âdil olacaktır. Âdil olmazsam hüsrana uğrar perişan olurum” Ömer (r.a.) dayanamadı şöyle dedi:

“Müsaade buyur da onun boynunu vurayım!” Şöyle buyurdu:

“Bırak onu Ey Ömer! Onun öyle arkadaşları vardır ki biriniz onlarla namaz kılmak, oruç tutmaktan hoşlanmayacak. Kur’an okuyacaklar, fakat gırtlaklarından aşağıya geçmiyecek; İslâm’dan okun yaydan çıkması gibi çıkacaklar. Ok yeleklerine bakılacak bir şey bulunmayacak; içine bakılacak içinde de bir şey bulunmayacak; sapına bakılacak onda da bir şey bulunmayacak. Tezek ve kan onları geçecek. Âlametleri: kollarının birisi kadın memesi yahut et parçası gibi olacak, insanların en güzel fırkalarına karşı çıkacaklar…”

Ebû Said dedi ki:

“Şehadet ederim ki: Allah Resûlünden (s.a.v.) bunu duydum…”

Yine tanıklık ederim ki: Ali Bin Ebû Talib (k.v.) onlarla savaştı; ben onunla beraberdim. O adamı çağırttı. Aranıp bulundu; getirildi, baktım ki, Allah Resûlünün söylediği nitelikleri onda bulunmaktaydı”. (242) Ebû Seleme ve Dahhak’dan, O da Ebû Said El Hudri (R.A.)’ dan:

242- Buhari, Sahih, C. 6, S. 617-618; Müslim, C. 7, S. 165.

241- Cenab-ı Resûlüllah (S.A.V.), altı bazı rivayetlerde dokuz ay boyunca Hz. Ali ve Hz. Fatımanın kapısının önünde durup buyururdu: “İnnema yuridullahu liyüzhibe ankümürrics...- (Allah siz Ehl-i Beyt’ten kiri giderip temizlemeyi irade etti)”. (243)

243- İbni Hacer el Heytemi, Mecmüz-Zevaid, 9. Cüz, S. 121.

242- Sevgili Peygamberimiz (a.s.v.) buyururlar:

“Ehl-i Beyt’im Nuh’un gemisi gibidir. O gemiye dahil olan kurtulur, muhalefet eden boğulur”. (244)

244- Sahih-i Müslim Ve Buhari, C, 2 S. 343.

243-

“İnsanlar arasında ayrılık ve ihtilaf olacaktır. Bu (Hz. Ali k.v.) ve arkadaşları Hak üzere bulunacaklardır”.(245) - Kâ’b (r. a.)’dan;

245- Taberani, Müsnedü’l Kebir.

244-

“ Bana Ruhul Kudus geldi ve şöyle dedi: Ya Muhammed (a.s.v.)! Doğrusu Allah, Ashabından üç kişiyi seviyor. Bunlar, Ali, Ebu Zer ve Mikdad İbni’l-Esved’dir. YA Muhammed (a.s.v.)! Cennet, Ashabından üç kişiye müştak bulunuyor. Bunlar; Ali, Ammar ve Selman (Onlara Selam olsun)’dır”.(246) Hz. Ali (k.v.)’den;

246- Suyuti, Camiül Kebir

245-

“Ey Ali! İslâm bir çıplaktır. Onun elbisesi Takvâdır, tüyleri hidayettir. Süsü de hayâdır. Direkleri (dayanakları) iffettir; ayakta tutucusu ise, Salih Ameldir. İslâm’ın esası, Beni ve Ehl-i Beyt’imi sevmektir”.(247) Hz. Ali (k.v.)’den;

247- İbn-i Asakir, Tarih.

246-

“Ey Allahım! Bereketini, Rahmetini, mağfiretini ve rızanı, Hz. İbrahim üzerine ve Ali üzerine ihsan et.

Allahım! Onlar (Hz. Ali ve Fatıma, Hasan, Hüseyin) Bendendir, Ben de Onlardanım. Bereketini, Rahmetini, Mağfiretini ve Rızanı Benim ve Onların üzerine ihsan buyur”.(248) Vasile (R.A.)’den;

248- Suyuti, Camiu’l Kebir.

247-

“ Hz. Peygamber (s.a.v.), Fatıma (r.a.) annemizin evine uğramıştı. Hz. Ali(k.v.)’yi evde bulamayınca:

“- Amca oğlu nerede?” diye sordu.

Fatıma (r.a.) “Aramızda bir şekerleme oldu, bunun üzerine Bana kızıp gitti”. Resulullah “hele bir arayı ver nereye gitmiş” diye emretti. “Mescidde yatıyor” diye haber verilince Resulullah yanına gitti. Hz. Ali gerçekten yatıyordu ve üzerinden ridası düşmüş toprağa bulanmıştı. Resulullah (s.a.v.) “kalk Ey Ebu Turab” (yani toprağın babası) diye seslendi.

Sehl der ki; “Hz. Ali’nin en sevdiği isim bu isimdi”. (249) Sehl İbnu Sa’d Es-Saidi (R.A.)’dan:

249- Buhari, Salat, 58, Fedaili’l Ashab 9, Edeb 113, İsti’zan 40; Müslim,

Fedailu’s Sahabe 38.

248-

“ (Davalarda) en isabetli hüküm vereni Ali (k.v.)’dir”. (250) Hz. Enes (r.a.)’den;

250- Tirmizi, Menakıb 3793, 3794.

249-

“Fatıma (r.a.) Benden bir parçadır, Onu öfkelendiren Beni öfkelendirmiş olur”. (251)

251- Buhari.

250-

“Biz Resulullah (s.a.v.)!nin yanında iken Ben-i Hâşim’den bir grup genç geldi. Resulullah (s.a.v.) onları görünce gözleri yaşla doldu ve rengi değişti. Ben:

“(Ey Allah’ın Resulü!) Şimdiye kadar Mübarek yüzünüzde hoşumuza gitmeyen bir manzara hiç görmemiştik, dedim. Şu cevabı verdiler:

“Biz öyle bir Ehl-i Beyt’iz ki, Allah Bizim için dünyaya mükabil Âhireti seçmiştir. Benim Ehl-i Beytim Ben’den sonra bela, kaçırılma ve sürgüne maruz kalacak”. (252) İbni Mes’ud (r.a.)’dan:

252- Kütüb-ü Sitte Muhtasarı, H.1264.

251-

“Cenab-ı Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdular:

Mehdi Bizden, Ehl-i Beyt’imizdendir”. (253) Hz. Ali (k.v.)’den:

253- Kütüb-i Sitte Muhtasarı, H. 1248, Ebu Davud, Müslim.

252-

“ Biz Abdulmuttalib’in oğullarıyız. Cennet Ehli’nin Efendileriyiz: Ben, Hamza, Ali, Cafer, Hasan, Hüseyin, Mehdi”. (254) Hz. Enes (r.a.)’dan:

254- Kütüb-i Site Muhtasarı H. 1249.

253-

“ Kim amcama (Hz.Abbas (r.a.)’ya eziyet verirse, mutlaka Bana eziyet vermiştir. Şurası muhakkak ki kişinin amcası, babası yerindedir”. (255) Hz. Ali (k.v.)’den:

255- Tirmizi, Menakıb, 3764.

254-

“Resulullah (a.s.v.)’ı Cenab-ı Hak, amcası Ebu Talib’le korudu”. (256) Abdullah ibn-i Mes’ud’dan:

256- Hakim, Müstedrek.

255-

“Muhammed, âl-i İbrahim’dedir”. (257) İbn-i Abbas (r.a.)’dan:

257- Kütüb-i Sitte Muhtasarı.

256-

“Gerçek cimri, yanında zikrim geçtiği halde Bana selavât okumayanlardır”. (258) Hz. Ali (k.v.)’den:

258- Tirmizi, Daavat 110.

257- Resulullah (s.a.v.) pazartesi günü gönderildi, Hz. Ali (k.v.)’de Salı günü namaz kıldı”. (259) Enes b. Malik (r.a.)’dan:

259- Tirmizi, Menakıb, 3730.

258-

“Babam Ebu Leyla Hz. Ali (k.v.) ile bir araya gelip sohbet ederlerdi. Hz. Ali (k.v.) kışta yaz elbiseleri, yazda da kış elbiseleri giyerdi: Biz (babama bunun hikmetini) sorsanız! Dedik. O da sordu: Ali (k.v.) şu açıklamayı yaptı:

“Resulullah (s.a.v.) Hayber günü, gözümden rahatsız olduğum bir sırada, Bana adam göndererek yanına çağırdı. Gözlerime mübarek tükürüklerinden sürerek, bir de: “Allah’ım Ondan sıcak ve soğuğun vereceği rahatsızlıkları kaldır!” diye dua buyurdular”. O günden sonra ne sıcaktan terledim, ne de soğuktan üşüdüm”. Açıklamasını yaptılar. ( 260) Abdurrahman ibnu Ebi Leyla’dan:

260- Kütüb-i Sitte Muhtasarı.

259-

“Hasan ve Hüseyin Cennet Ehl-i’nin gençlerinin efendileridir. Babaları da Onlardan daha hayırlıdır”. (261) İbnu Ömer (r.a.)’den:

261- Kütüb-i Sitte Muhtasarı.

260-

“Hz. Fatıma ve Hz. Abbas (r.a.); Hz. Ebu Bekir (r.a.)’la uğrayıp, Resulullah (s.a.v.)’dan kendilerine kalan mirası sordular. Hz. Ebu Bekir Onlara:

“Resulullah (s.a.v.)’ın: Bize kimse vâris olamaz, bıraktıklarımız hep sadakadır. Ancak Âl-i Muhammed bu maldan (ihtiyacı kadarını) yer”. Dediğini işittim. Allah’a yemin olsun Resulullah (s.a.v.)’ın yaptığını gördüğüm bir şeyi terk etmem, mutlaka onu yaparım. Onun emrinden bir şey terk edecek olsam sapıtmaktan korkarım!” dedi.

“Bunun üzerine Hz. Fatıma (r.a.), Hz. Ebu Bekir’le küstü ve altı ay sonra vefat edinceye kadar onunla konuşmadı. Hz. Ali (k.v.), Onu geceleyin defnetti. Vefatını Hz. Ebu Bekir’e haber vermedi.

“ Hz. Ali (k.v.), Hz. Ebu Bekir’e haber salarak: “Yanında kimse olmadan yarın bize gel!” dedi. Kendisi Hz. Ömer’in gelmesini istemiyordu…

Hz. Ömer “Onlara tek başına gitme”, Hz. Ebu Bekir, “Vallahi tek başıma gideceğim”. Hz. Ebubekir, Hz. Ali’nin evine gitti. Ben-i Hâşim yanında toplanmışlardı. (Hz. Ebubekir’i görünce) kalktı. Allah’a hamd-ü Senada bulundu. Sonra şunu söyledi:

“Emmâ ba’d! Ey Ebubekir, bizim sana biat etmemize mani olan şey senin faziletini inkarımız değildir, Sana karşı bir rekabet düşüncemiz yok. Ancak, biz, bu “İş” te bizim de hakkımız olduğuna inanıyorduk. Bize karşı müstebit davrandınız!”

“ Sonra Resulullah (s.a.v.)’a olan yakınlığını zikretti. Hz. Ali bunları zikrettikçe Hz. Ebubekir (r.a.) ağlıyordu”. (262) Hz. Aişe (r.a.)’den:

262- Buhari, Fedailü’l Ashab 12; Müslim, Cihad 53 (1759)

261-

“Resulullah (s.a.v.)’a (bir ara) maddi darlık isabet etti. Bu duruma Ali (k.v.) muttali oldu. Hemen çıkıp, Resulullah (s.a.v.)’ın ihtiyacını görerek bir gelir temini için iş aradı. Derken bir Yahudiye ait bir bahçeye uğradı. Adama her kovası yüz kuru hurmaya on yedi kova su çıkarı verdi. Yahudi de hurmasından onun için on yedi tane acve (denilen iyi hurma) seçip verdi. Ali (k.v.) bunları Resulullah’a getirdi”. (263) - İbnu Abbas (r.a.)’dan:

263- Kütüb-i Sitte Muhtasarı, 766.

262-

“ Ben bir hurma karşılığında bir kova su çıkarırdım ve hurmanın iyi, kuru olmasını şart koşardım”. (264) Hz. Ali(k.v.)’den:

264-Kütüb-i Sitte Muhtasarı, 767.

263-

“Vay Ammar’a! Ona bâği ( âsi) bir grup öldürecek”. (265) İkrime (r.a.)’den:

265- Buhari, Selat 63, Cihad 17.

264-

“Caferi ( Cafer-i Tayyar, zülcünaheyn) gördüm, Cennet’te Meleklerle beraber uçuyordu” (266) Ebu Hureyre (r.a.)’den:

266- Tirmizi, Menakıb, 3767

265-

“Açlıktan karnımı yere yapıştırdığım, yönlerini dönüp de halimi anlarlar da yiyecek ikram ederler umuduyla bildiğim Âyet’leri bana okumalarını talep ettiğim zamanlar olurdu. Fakirlere en çok hayrı dokunan kimse Cafer ibnu Ebi Talib (r.a.) idi. Gerçekten (söylediğim durumlarda) O bizimle ilgilenir, evinde ne varsa ondan bize ikram ederdi. Öyle ki bazen içi tamamen boşalmış yağ kilesini bize çıkarıp açıverir, biz de onun içinde kalan (bulaşığını) yalardık”. (267) Ebu Hureyre (r.a.)’den:

267- Buhari, Fedailü’l Ashab 10; Tirmizi, Menakıb 3770.

266-

“Resulullah (s.a.v.) bize Fatıma’yı zifafa hazırlayıp, Hz. Ali (k.v.)’ye teslim etmemizi emretti. Hemen gidip ilk iş Bahta tarafından getirilen yumuşak topraktan Ali’nin evinin tabanına yaydık. Sonra iki yastığın içerisine, Ellerimizle dikmiş olduğumuz hurma lifi doldurduk. Hurma ve kuru üzümle ziyafet hazırladık, üzerine tatlı su içtik. Sonra üzerine elbise takılıp, su kabı asılacak bir ağaç parçasını getirip odanın bir kenarına koyduk. Biz Hz. Fatıma (r.a.) düğününden daha güzel düğün görmedik”. (268) Ümmü Seleme ve Ayşe annelerimizden:

268- Kütüb-i Sitte Muhtasarı, 604.

267-

“Senin gadab ettiğin şeye Allah da gadab eder, razı olduğun şeyden Allah da razı olur”.(269)

269-Kütüb-i Sitte Muhtasarı, 4485.

268-

“Fatıma (r.a.), Meryem hariç cihan kadınlarının efendisidir”. (270)

270- Tirmizi, Menakıb, 3872.

269-

“Kıyamet günü olunca, perde gerisinden bir münadi şöyle seslenerek: ‘ Ey Mahşer halkı, gözlerinizi kapayın Fatıma bintu Muhammed geçecek”. (271)

271- Kütüb-i Sitte Muhtasarı, 4485.

270- “Ali (k.v.)’yi dinledim, demişti ki: Resulullah (s.a.v.)’ın yanında Ben, Abbas, Fatıma ve Zeyd ibnu Harise toplanmıştık. Ben şunu söyledim :

“Ey Allah’ın Resulü, Aziz ve Celil olan Allah’ın kitabında şu humustaki hakkımızın taksimine beni vazifelendirseniz de bu işi ben bir yapsam! Tâ ki sonradan kimse bu hususta bizimle ihtilafa düşmese!”

Hz. Ali (k.v.) devamla der ki: Resulullah (s.a.v.) bu isteğimi yerine getirdi. Hayatı boyunca ben taksim ettim. Sonra bana, Hz. Ebubekir de beni vazifelendirdi. Aynı iş, Hz. Ömer (r.a.) devrinin son senesine kadar bende devam etti. O yıl (fetihlerden dolayı) bol mal gelmişti. Bizim hakkımızı yine ayırdı ve bana gönderdi. Ben:

“Bu sene ihtiyacımız yok, Müslümanların ihtiyacı var. Onlara ver!” dedim. O da bu hisseyi Müslümanlara dağıttı. Artık Hz. Ömer (r.a.)’den sonra kimse beni bu işe çağırmadı.(zaten o sene) Hz. Ömer’in yanından çıktıktan sonra Abbas (r.a.)’a rastladığımda (hayıflanarak) bana:

“Ey Ali, dün bize öyle bir şeyi haram ettin ki, artık bundan sonra kimse bize vermez!” demişti o ne dahi insan imiş!”. (272) Abdurrahman ibnu Ebi Leyla’dan:

272- Ebu Davud. Harac, 20 (2983-2984).

271-

“Benim kendisine sığındığım sırdaşım Ehl-i Beyt’imdir, dayanağım da Ensâr’dır. Öyleyse Onların kusurlarını affedin, faziletli olanlarına da sarılın”. (273) Ebu Said (r.a.)’den:

273- Tirmizi, Menakıb, 3900.

272-

“Hz. Ali (k.v.) ibn Ağyed’e dedi ki: ‘Sana kendimden ve Resulullah (s.a.v.)’ın kızı Fatıma (r.a.)’dan ki O babasına, ailesinin en sevgili olanı idi. – Bahsedeyim mi?’

“Evet bahsedin!” dedim. Bunun üzerine:

“Fatıma (r.a.) değirmen çevirirdi; Elinde yaralar meydana gelirdi. Kırba ile su taşırdı. Bu da boynunda yaralar açtı. Ev süpürüyordu. Üstü başı toz toprak oldu. (Bu sıralarda) Resulullah’a(s.a.v.) bir kısım köleler getirilmişti. Fatıma’ya:

“Kızım ihtiyacın ne idi?” diye sordu”. Fatıma (r.a.) sükut edip cevap vermedi. Ben araya girip:

“Ben anlatayım Ey Allah’ın Resulü” dedim ve açıkladım:

“Fatıma’nın değirmen kullanmaktan eli yara oldu. Kırba ile su yaşımaktan da omuzları incindi. Köleler gelince ben kendisine, size uğramasını sizden bir hizmetçi istemesine ve böylece biraz rahata kavuşmasını söyledim”. Bu açıklamam üzerine Resulullah (s.a.v.).

“Ey Fatıma, Allah’tan kork. Allah’a olan farzlarını eda et, ailenin işlerini yap. Yatağa girince otuz üç kere Subhanallah, otuz üç kere Elhamdulillah, otuz üç kere Allahuekber de. Böylece hepsi yüz yapar. Bu Senin için hizmetçiden daha hayırlıdır…” Buyurdular.

“Fatıma (r.a.) “Allah’dan ve Allah’ın Resulü’nden razıyım” dedi. Resulullah (s.a.v.) Ona hizmetçi vermedi”. (274) Ebu’l Verd ibnu Sümâme’den:

274- Buhari, Fedailü’l Ashab, 9, Humus, 6, Nafakat, 6-7, Daavat 11; Müslim, 80;

Tirmizi, Daavat 24; Ebu Davud, Harac, 20.

273- Cenab-ı Resulullah (a.s.v.) buyururlar:

“Ben Kıyamet günü insan oğlunun (Âdemoğullarının) Seyyid’iyim (Efendisiyim), Fahir yok (öğünmek yok)!” (275)

275- Kütüb-i Sitte Muhatsarı, 1 (4335).

274-

“Hasan ibnu Ali ve ibnu Abbas (r.a.) ( otururlar iken) bir cenaze geçmişti. Hz. Hasan derhal ayağa kalktı, ibnu Abbas ayağa kalkmadı. Hz. Hasan (r.a.):

“Resulullah (s.a.v.) bir Yahudi’nin cenazesine ayağa kalkmadı mı?” dedi. Bunun üzerine İbnu Abbas da ayağa kalktı. Cenaze için kalktı, sonra tekrar oturdu. (276) Muhammed ibnu Sirin’den:

276- Nesâi, Cenaiz 47. (4, 46)

275-

“Ben evimin damında iken, Resulullah (s.a.v.)’ın geceleyin (namazda) okuduğu Kur’an’ işitirdim”. (277) Ümmü Hâni bintu Ebi Talip (r.a.)’den:

277- Kütüb-i Sitte Muhtasarı, 402 (1349).

276-

“Kim bize kılıç kaldırırsa bizden değildir”. (278) Seleme İbnu’l Ekva (r.a.)’dan:

278- Müslim, İman, 162. (99)

277-

“Kim Bize karşı silah taşırsa bizden değildir”. (279) Ebu Musa ve İbnu Ömer (r.a.)’den:

279- Buhari, Fiten 7; Müslim, İmam 163; Tirmizi, Hudud 26.

278- Cenab-ı Resulullah (s.a.v.) buyururlar:

“Ben Ümmettim için ne Mü’minden ne de müşrikten korkarım. Zira Mü’mini O’nun imanı kötülük yapmaktan alıkor; Müşriği de küfrü durdurur. Fakat bütün korkum, âlim olan münafiktandır. Hoşunuza gidecek, te’yid edeceğiniz şeyleri söylerler, size zarar verecek işler yaparlar”. (280)

280- Kütüb-i Sitte Muhtasarı 25 (4797).

279- Hariciler Hak İmam’a (Hz.Ali (k.v) karşı çıktıklarında:

“Lâ hükme illa lillah” yani “ Hüküm ancak Allah’ındır”. Kur’an’dan alıntı olan cümleyi kendileri slogan yapmışlardır. Hz. Ali (k.v.) işitince şu cevabı verdi:

“ Bu doğru bir sözdür ancak bâtıl adına söylenmiştir”. (281)

281- Kütüb-i Sitte Muhtasarı 25 (4797)

280-

“Kıyamet günü Rahman’ın önüne, dava açmak üzere ilk diz çökecek olan benim”. (282) Ali ibnu Ebi Talib (k.v.)’den:

282- Buhari, Tefsir, Hacc 3, Meğazi 3,7.

281-

“Ben, Resulullah (s.a.v.)’ı Haceru’l- Esved’i hem istilâm eder, hem de öper gördüm…

(283) İbnu Ömer (r.a.)’den:

283- Buhari, Hacc 60; Nesâi Hacc 155.

282-

“Resulullah (s.a.v.)’ın oğlu Kâsım vefat edince Hz. Hatice (r.a.)

“Ey Allah’ın Resulü! Kâsım’ın sütü taştı keşke Allah Ona, süt çağını tamamlayacak kadar ömrünü uzatsaydı” dedi.

Alleyhisselatu Vesselam bunun üzerine:

“O süt devresini Cennet’te tamamlayacak!” buyurdular. Hz. Hatice

“Ey Allah’ın Resulü Şayet bunu bilseydim, çocuğun ölümü, nazarımda hafiflerdi” dedi.

Aleyhisselâtu Vesselam:

“Dilersen Allah’a dua edeyim de Sana O’nun sesini işittireyim” dedi. Ancak Hz. Hatice:

“Hayır! Ey Allah’ın Resulü! Allah ve Resulü’nü tasdik ediyorum” dedi. (284) Hüseyn bin Ali ibnu Ebi Talib (a.s.)’den:

284- Kütüb-i Sitte Muhtasarı, 463 (1512)

283-

“Uhud günü, şehitlerin cenazeleri Resulullah (s.a.v.)’ın yanına getirdiler. Aleyhisselatu Vesselam onar onar gruplar halinde namazlarını kıldırdı. Her grup değiştikçe Hamza yerinde sabit kalıyor (böylece her grupla birlikte Ona namaz kılınıyordu). (285) İbnu Abbas (r.a.)’dan:

285- Kütüb-i Sitte Muhtasarı, 464 (1513)

284-

“ Cennet kadınlarının en hayırlıları Hatice, Fatıma, Meryem ve Asiye’dir”. (286) İbnu Abbas (r.a.)’dan :

286- Kütüb-i Site Muhtasarı, Hz. Hatice (r.a.)

285- Cenab-ı Resulullah (s.a.v.) buyururlar:

“İnsanlar Beni inkâr ederken, O (Hatice r.a.) inandı, herkes beni tekzib ederken O tasdik etti. Herkes bana haram derken, O malıyla Benim için harcadı. Allah Onun vesilesiyle Bana çocuk nasip etti, diğer kadınlardan çocuğum olmadı”. “O akıllıydı, O faziletli idi, O ferasetli idi…”

(287)

287- Kütüb-i Site Muhtasarı,

286-

“Benim bir havuzum var. Genişliği Kâbe’den Beyti’l Makdis’e kadar uzanır. Suyu süt misali bembeyazdır. Yıldızlar adedince susakları vardır. Şurası muhakkak ki Ben, Peygamberler arasında Ümmeti sayıca en çok olan kimseyim”. (288) Ebu Saidi’l Hudri (r.a.)’dan:

288-Kütüb-i Sitte Muhtasarı, Kevser Havzı.

287-

“ Ben Havza ilk geleniniz olacağım”. (289) Hz. Cündüb (r.a.)’dan:

289- Buhari, Rikak, 53; Müslim, Fezail 25.

288-

“Ben Havzın başına sizden önce geleceğim. Bana sizden bazı kimseler yükseltilip ( gösterilecek). O kadar ki, eğilsem onları tutarım. Ama hemen geri çekilecekler.

“ Ey Rabbim! Bunlar Benim ashabım! derim. Ama Bana

“Senden sonra bunların ne bid’alar yaptıklarını sen bilmezsin!” denilir. Ben de:

“Dini Benden sonra değiştirenler Rahmet’den uzak olsun, Rahmet’den uzak olsun!” derim.

(290) İbnu Mes’ud (r.a.)’dan:

290- Buhari, Rikak, 53, Fiten 1; Müslim, Fezail, 32.

289-

Ben Ebubekir (r.a.)’i işittim şöyle demişti:

“Resulullah (s.a.v.)’ı minberde gördüm, yanında Hz. Hasan İbnu Ali vardı. Bazen halka yöneliyor bazen Hasan’a yöneliyor ve ‘Şu oğlum, Seyyid’dir.’ Umulur ki, Allah bununla iki muazzam Müslüman orduyu Sulha kavuşturacak”diyordu. (291) Hasan-ı Basri (r.a.)’den:

291- Buhari, Sulh 9, Menakıb 25, Fedailü’l Ashab 22, Fiten 20.

290-

“ Ben sizin görmediğinizi görür, işitmediğinizi işitirim. Nitekim Sema uğuldadı, uğuldamakta O’na hak oldu. Semada dört parmak sığacak kadar boş bir yer yoktur, her tarafta Allah’a secde için alnını koymuş bir Melek vardır. Allah’a yemin olsun, Benim bildiğimi siz bilseydiniz az güler, çok ağlardınız, yataklarda kadınlarla telezzüz etmezdiniz, yollara, çöllere dökülür, Allah’a yalvar yakar olurdunuz”. (292) Ebu Zerr (r.a.)’den:

292- Tirmizi, zühd 9; İbn-i Mace, Zühal 19.

291-

“Hariciler cehennemin köpekleridir”. (293) İbnu Ebi Evfa’dan:

293- Kütüb-i Sitte Muhtasarı, 46 (173)

292-

“Sizin üzerinize bütün Ümmetimin üzerine toplanacağı on iki halife gelmedikçe bu din devam edecektir”. “ Bu Halife’lerin (İmam) hepsi Kureyş’ten olcak”. Buyurdu. (294) Cabir b. Semure (r.a.)’dan

294- Tirmizi, K. Fiten, No: 2224; Müslim, İmaret, 1821

293-

“Kıyamet’in kopması için zamanda sadece bir günden başka vakit kalmamış olsada Allah Benim Ehl-i Beyt’imden bir zatı gönderecek, yer yüzü zulümle dolduğu gibi, O yer yüzünü adaletle dolduracak”. (295) Hz.Ali (k.v.)’den:

295- Sünen-i Ebu Davud, 4283.

294-

“Mehdi Bendendir, alnı geniş, burnu ince ve ortası biraz yüksekçe, yedi sene hükmeder, yer yüzü zulüm ve işkenceyle dolduğu gibi O’nu doğruluk ve adaletle doldurur”. (296) Ebu Said El Hudri (r.a.)’dan:

296- Sünen-i Ebu Davud, 4285

295-

“Allah Ali’yi esirgesin! Allah’ım, Ali nereye dönerse hakkı da onunla beraber çevir!”.(297) Hz. Ali (k.v.)’den:

297- Tirmizi, Sünen, 3960.

296-

“Biz ensar topluluğu; münafikları, Ali bin Ebi Talib’den nefret etmeleriyle tanırdık”. (298) Ebu Said El Hudri (r.a.)’den:

298-Tirmizi, Sünen, 3962

297-

“Ya Ali! Bu Mescidde cünüp olarak geçmek benden ve senden başkasına caiz değildir”.

(299) Ebu Said (r.a.)’den:

299-Tirmizi, Sünen, 3973

298-

“ Allah’ım! Ali’yi bana göstermeden Canımı alma”. (300) Ümm-i Âtiyye (r.a.)’den:

300-Tirmizi, Sünen, 3982

299-

“Hasan ve Hüseyn, Onlar dünyadan Benim iki reyhanımdır”. (301)Abdurrahman b. Ebi Naim (r.a.)’den:

301-Tirmizi, Sünen, 4021

300-

“Ümmü Seleme (r.a.)’nin yanına gittim. Kendisi ağlamakta idi.

“Neden ağlıyorsun” diye sordum. Şöyle dedi:

“Peygamber (s.a.v.)’i gördüm, başının ve sakalının üzerinde toprak vardı. Bunun üzerine

“Ne oldu Sana , Ya Resulullah! dedim. Buyurdu ki:

“Az önce Hüseyin’in öldürüldüğüne şahit oldum”. (302) Selma’dan (r.a.)

302-Tirmizi, Sünen, 4022

301-

“Hüseyin Bendendir, ve Ben Hüseyin’denim. Allah, Hüseyin’i seveni sevsin. Hüseyin Ümmet’lerden bir Ümmet’tir”. (303) Ya’la b. Mume (r.a.)’den:

303-Tirmizi, Sünen, 4026

302-

“Ehl-i Beyt’in içinde Peygamber (s.a.v)’e Hasan b. Ali’den çok benzeyen kimse yoktur”.

(304) Enes b. Mâlik (r.a.)’den:

304-Tirmizi, Sünen, 4027

303-

“Göğüsten başa kadar olan kısmında Resulullah (s.a.v.)’a Hasan daha çok benzer ve bundan aşağı olan kısımda Resulullah’a Hüseyin daha çok benzerdi”. (305) Hz. Ali (k.v.)’den:

305-Tirmizi, Sünen, 4030

304- Resulullah (s.a.v.), Hüseyin b. Ali’yi Omuzlarında taşımakta idi. Bunun üzerine bir adam, “ Ey çocuk!” dedi, “Bindiğin binek ne güzel binektir”. Resulullah (s.a.v.)’da Ona:

“O da ne güzel binicidir!” buyurdu. (306) İbn-i Abbas (r.a.)’den:

306-Tirmizi, Sünen, 4034

305-

Hz. Ali (k.v.) Küfe’de bulunan Rehbe’de iken yanına bir grup geldi ve:

-Esselâmü aleyke yâ Mevlâna (Selam Sana Ey Efendimiz)! Dediler.

Hz. Ali (k.v.):

- Siz Arabsınız, Ben nasıl sizin Efendiniz olurum? Dediler:

Onlar: Biz (Mekke ile Medine arasında) Gadir- i Humm kuyusu başında iken Resulullah (s.a.v.)’dan duymuştuk: şöyle buyuruyordu:

“Ben kimin Mevlâsı (Efendisi) isem Ali de Onun Mevlâsı’dır, dediler”.

Rebah diyor ki:

“Adamlar kalkıp gidince peşlerine takıldım, kim olduklarını sordum”.

“Ensar’dan bir cemaat aralarında Ebu Eyüp El Ensari de var”, dediler. (307) Rebah b. Haris’den:

307- Ahmed b. Hanbel, Müsned, Taberani.

306-

“Üç şey tevazunun esasını teşkil eder: Karşılaştığında önce selam vermek; büyük meclislerde baş

köşeye geçmemek; riya ve gösterişten hoşlanmamak”. (308) Cenab-ı Ali (k.v.)’den:

308- Hadislerle Müslümanlık, Yusuf Kandehlevi, C.3, S. 1174.

307- Cenab-ı Ali (k.v.) bir senede üç defa hazineden mal dağıttı. Daha sonra O’na Isfahan’dan mal geldi. Hz. Ali (k.v.)

- Dördüncü defa hissenize düşeni almaya koşunuz. Ben sizin malınızın bekçisi değilim!” dedi. Urganlara varıncaya kadar ne varsa hepsini taksim etti”. (309) Cenab-ı Ali (k.v.)’den:

309- Kenzül-Ummal C.2, S, 320; Ebu Ubeyt.

308- “Ben Ali’nin oğlu Hasan’ı, Peygamber’in omuzunda gördüm. Bu vaziyet de Peygamber (s.a.v.) :

“Allahım! Ben bunu seviyorum, bunu sen de sev! Diyordu”. (310) Berâ’ibn Azib (R.a)’dan:

310- Sahih-i Müslim, Fedaili’s-Sahabe, 2422.

309- “Ya Allah! Ben bunu seviyorum, Bunu Sen de sev, ve Bunu seveni de sev!” (311) Ebu Hureyre (r.a.)’den:

311-Sahih-i Müslim, Fedaili’s-Sahabe, 2421

310-

“Muhakkak Fatıma Benden bir parçadır. Ona eza veren şeyler bana da eza verir buyurdu”. (312) Misver İbn-i Mahreme (r.a.)’den:

312-Sahih-i Müslim, Fedaili’s-Sahabe, 2449

311-

Peygamber (s.a.v.)- Hıra dağında iken- yanına Cibril gelmişdir de şöyle demiştir:

“Ya Resulullah! İşte Hatice’dir. Sana doğru gelmektedir. Yanında bir kap var, içinde katık yahut taam, yahut şerbet vardır. Hatice Senin yanına ulaştığında Ona Aziz ve Celil olan Rabbından ve Benden selam söyle. Ve kendisine Cennet’de inciden yapılmış bir saray da müjdele ki onun için gürültü, patırtı yok, çalışma ve meşakkat de yoktur. (313) Ebu Zur’a dedi ki; Ben Ebu Hûreyre (r.a.)’den

313-Sahih-i Müslim, Fedaili’s-Sahabe, 2432

314- Bana Hz. Hüseyn’in oğlu Ali (k.v.) haber verdi. Ona da misver İbn Mahrem’e (R) Şöyle haber vermiştir: Hz. Ali (k.v.) ibn Ebi Talip, nikahında Resulullah’ın kızı Fatıma bulunurken Ebu Cehl’in kızı ile nişanlanmak istemişti. Fatıma bunu işidince Peygamber’e geldi ve: (Babacığım!) Kavmin seni kendi kızların hisabına öfkelenmez olduğunu konuşuyorlar. Bak işte Ali (k.v.), Ebu Cehl’in kızı ile nişanlanıyor! Dedi. Misver der ki: Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) ayağı kalktı, ben onu şahadet getirirken işittim. Şehadetin akabinde şöyle buyurdu: Bundan sonra (yani hamdele ve teşehhüdden sonra) derim ki: ben (Zeyneb’i), Ebu’l Ass ibn Rabia ya nikah ettim. O bana (Zeyneb üzerine evlenmeyeceğine) söz verdi ve bana karşı (verdiği sözde) doğru hareket etdi. Muhakkak ki Muhammed’in kızı Fatıma ben (Muhammed) den ayrılmış bir parçadır. Muhakkak ki ben insanların ona fitne yapmalarını çirkin görürüm. Şu da muhakkak ki Allah’a yemin ediyorum, Resulullah’ın kızı, Allah’ın düşmanının kızı ile bir erkeğin yanında bir arada ebeden birleşemez!

Râvi; bunun üzerine Hz. Ali (k.v.), Ebû Cehl’in kızı ile evlenmeyi terk etti dedi. (316) Zuhrî’den:

316- Sahih-i Müslim, Fedaili’s-Sahabe, 96.

315-

- Bana biraz öğüt ver ya Ebel Hasan! Hz. Ali (k.v.) de şunları söyledi:

Yakînen inandığın şeyde şüphe etme. Bildiğin hususta da tereddüte düşme. Zannını gerçek sanma. İyice bil ki, dünyada sadece Allah rızası için verdiğin şeylerin, Onun rızasıyla geçirdiğin vakitlerin, Adaletli yaptığın taksimlerin, giyip eskittiklerinin faydası vardır. (317) İbn-ü Abbas (r.a.)’dan:

317- Hadislerle Müslümanlık C. 5, S. 1876.

316-

Doğru söyledin ya Ebel Hasan! Diye mukabele etti.

Ali b. Ebu Talip (r.a.) Hz. Ömer’e şöyle dedi:

- Ey Mü’minlerin emiri! Eğer iki arkadaşının (Resulullah ve Hz. Ebu Bekir) derecesine ulaşmak seni sevindirirse tûlu emel sahibi olma. Az ye, eteklerini fazla uzatma! Eskiyen gömleklerini yama, eski ayakkabılarını tamir et! İşte o zaman onlara kavuşursun. (318) Hz. Ömer (r.a):

318-Hadislerle Müslümanlık C. 5, S. 1876

317- Hayır, mal ve evladının çok olmasında değil, Büyük Alim, çok Halim olmanda ve insanları Allah’a ibadet ettirmek suretiyle yükseltmendedir. İyilik yaparsa Allah’a hamdet. Günah işlersen af dile. Dünyada iki kişinin dışında hayır yoktur: biri, günah işleyip hemen bunu tevbe ile telafi eden, diğeri ise hayır yapmakta başkalarıyla yarış edendir. Takva ile yapılan hiçbir amel az değildir. Kabul edilen bir amel nasıl az olur ki? (319) Hz. Ali (k.v.)’dan:

319- Hadislerle Müslümanlık, C. 5 , S. 1877

318- ibn-ü Mülcem Ali yi (k.v.) yaraladığı zaman Hasan (r.a.) ağlayarak huzuruna girdi. Hz. Ali (k.v.):

- Niçin ağlıyorsun oğlum? Diye sordu Hz. Hasan:

- Nasıl ağlamayım. Sen, dünya hayatının sonunda, Âhiret hayatının başında bulunuyorsun! Diye cevap verince Hz. Ali (k.v.)

- Yavrum! Dörder öğütten meydana gelen şu iki tavsiyeye uyarsan, bunlar sayesinde yaptığın hiçbir şeyde zarar görmezsin, dedi. Hz. Hasan

- Nedir onlar, babacığım deyince Hz. Ali şöyle dedi.

- En büyük servet akıldır. En büyük fakirlik de ahmaklıktır. En büyük yalnızlık kendini beğenmişliktir. En büyük fazilet de güzel ahlaktır”.

Hz. Hasan:

“- Babacığım bunlar dört tanesi, diğerlerini de söyler misin?” deyince Hz. Ali (k.v.) şöyle devam etti:

“- Ahmak ile arkadaşlık etmekten sakın çünkü o, sana faydalı olayım derken zararlı olur. Yalancıyla arkadaşlık etme. Çünkü o sana uzak olanı yaklaştırır, yakın olanı da uzaklaştırır. Cimrilerle arkadaşlık etme çünkü cimri olan, senin en çok muhtaç olduğun şeyi senden uzaklaştırır. Günahkarlarla arkadaşlık etmekten de sakın. Çünkü seni ucuza satarlar”. (320) - Ukbe b. Ebi sahba dan

320- Hadislerle Müslümanlık, C. 5, S. 1877

319-

“Yerinde ve zamanında yapılan iş, en hayırlı rehberdir. Yakınların en hayırlısı, güzel ahlaktır. Arkadaşların en hayırlısı akıldır. En hayırlı miras edebtir. Kibirlilikten daha sıkıntılı yalnızlık yoktur”.(321) - Cenab-ı Ali (k.v.)’den:

321- Beyhaki; İbn- ü Asakir, Kenz C. 8, S. 236

320-

“ Muhammed bin Hasan’dan: Amr b. Sa’d, İmam Hüseyin’in yanına gelince Hz. Hüseyin, Onların kendisini öldüreceklerine iyice kanaat getirdi. Aziz ve Celil olan Allah’a Hamd-ü Senâ’dan sonra, arkadaşlarına bir konuşma yaptı şöyle dedi:

“Olanları biliyorsunuz. Dünya değişti, bozuldu. İyiler ve iyilikler dönüp gittiler sadece, kabın dibindeki tortu kaldı. Sert meralar gibi hayatın sertlikleri sıkıntıları kaldı. Görmüyor musunuz? Hakla amel edilmiyor. Batıla engel olunmuyor. Mü’minler Allah’a kavuşmayı istesinler. Ben ölümü mutluluk olarak görüyorum. Zalimlerle yaşamak Benim için sıkıntıdır”.

“Ey insanlar! Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

Kim, Allah’ın haram kıldığı şeyleri helal kılan, Allah’ın emirlerini bozan, Resulullah’ın (s.a.v.) sünnetine muhalefet eden Allah’ın kullarına günah ve düşmanlıkla muamele eden günahkar bir idareci görür de, sözü ve hareketleri ile onu düzeltmeye çalışmazsa Allah o kimseyi de aynı günahlara iştirak etmiş sayar. Dikkat edin! Bunlar şeytana tabi oldular, Rahman’a itaati terk ettiler, fesat çıkardılar. Şer’i hükümleri tatbik etmediler. Hep savaşsız alınan ganimetleri tercih ettiler. Allah’ın haram kıldıklarını helal kıldılar. Helal kıldığını da haram kıldılar.

Bunları düzeltmeye ben daha layığım. Mektubunuz bana geldi. Elçileriniz bana, sizlerin beni teslim etmeyeceğinize ve yalnız bırakmayacağınıza dair biat etti. Eğer biatınızda durursanız doğru bir hareket yapmış olursunuz. Ben Ali’nin oğlu Hüseyin’im. Resulullah’ın (s.a.v.) kızı Fatıma’nın oğluyum. Sizinle beraberim. Ailemde sizin ailenizle beraberdir. Sizin de bana uymanız lazımdır. Eğer böyle yapmazsanız anlaşmanızı ihlal etmiş olursunuz. Biatınızda durmamış olursunuz. O da sizin için çok kötü olur. Zaten siz onu benden önce babama, ağabeyime ve yeğenime yaptınız…(322) Cenab-ı Ali (k.v.)’nin oğlu İmam Hüseyin (a.s.)’den:

322- Taberani, Mecmaü’z- Zevaid, C. 9, S. 93; Tarih-i İbn-i Cerir, C. 4, S. 305

321- Hz. Ali (k.v.)’nin oğlu Hz. Hüseyin (r.a.) Mekke’ye gitmek için Medine’den çıktı. Kuyu kazmakta olan ibn-i Muti’a uğradı… İbn-i Muti kendilerine:

“- Bu kuyumu genişletmiştim. Fakat bugün kovaya su namına bir şey gelmiyor. Bize dua edersen kuyunun suyu artar” dedi.

Hz. Hüseyin (r.a.):

“- Kuyudan biraz su getir!” dedi. Kova içinde biraz su getirildi. İmam Hüseyin (r.a.) ondan biraz içti sonrada gargara yaparak suyu tekrar kuyuya püskürttü. Bunun üzerine kuyunun suyu arttı ve daha da çok tatlandı” (323) Ebu Avn’dan:

323- İbn-i Sa’d, Tabakat, C. 5, S. 144.

322- Kerbela’da bulundum. Bir adam kalkarak:

“- Aranızda Hüseyin var mı?” diye sordu. Müslümanlar:

“Var” dediler. Adam:

“-Ateşe atılacağın müjdesini veriyorum” dedi. İmam Hüseyin (r.a.)’da:

“-Ben merhametli Rabbim’e, şefaat edecek olan ve kendisine itaat edilen Peygamber’ime kavuşacağım müjdesini aldım” dedi. Müslümanlar o adama:

“-Sen kimsin?” dediler. Adam:

“-Ben ibn-i Cüveyr’e (Cüveyze)’yim “ diye cevap verdi. Hz.Hüseyin (r.a.):

“-Allah’ım onu ateşe at” diye dua etti. Çok geçmeden adamın bindiği hayvan ürktü. Ayağı üzengide asılı kaldı. Allah’a yemin ederim ki adam parça parça oldu. Hayvanın üzerinde sadece bir tek ayağı kaldı”. (324) İbn-i Vail b. Alkame’den:

324- Taberani, Mecmaü’z-Zevaid, C. 9, S. 193

323-

“-Kim dünyayı isterse dünya onu bağlar. Ona bağlanmayan, onun nimetlerine değer vermez. Dünyaya tamah eden, ona hükmedenin kölesidir.

Dünya da, sana yetecek kadar kafidir. Hepsi de senin olsa yine de mesud olamazsın. Dünyada bugün ki hayatı ile dünkü hayatı aynı şekilde devam ettiren aldanmıştır. Kendi noksanlarını araştırmayanın eksiklikleri vardır. Eksiklikler içinde yaşayan bir kimse için ölüm daha hayırlıdır”.

“Biliniz ki, Hilm zinettir veya mertliktir. Acelecilik akılsızlıktır. Yolculuk insanı zayıflatır. Kötülerle düşüp kalkmak ârdır. Fasıklarla düşüp kalkmak, başkaların şüphelerini celp eder”.

“İnsanlar dört gruptur: Bir kısmının iyilik ve hayırdan nasibi vardır, fakat ahlaktan nasibi yoktur. Bir kısmı ahlâklıdır, fakat iyilik ve hayırdan nasibi yoktur. Bir kısmının ne ahlâktan ne de iyilik ve hayırdan nasibi vardır. İşte bunlar inanların en kötüleridir. Bir kısmı ise hem ahlâklıdır, hem de iyilik ve hayırdan nasibleri vardır. Bunlar da insanların en üstünleridir” (325) İmam Hasan b. Ali (a.s.)’dan:

325- İbn-i Neccar, Kenz C. 8, S. 222; İbn-i Asakir, Kenz, C. 8, S. 37

324- Bir gün, Allah’ın Resulü evimize geldi ve

“- Torunlarım Hasan ile Hüseyin nerede?” diye sordu. O gün açtık. Evimizde tadımlık için dahi hiçbir şey yoktu. Hz. Ali Allah’ın Resulü (a.s.v.)’a :

“-Onları bir yere götürdüm. Seni görünce ağlamalarından korktum. Sende de bir şey yok” dedi. Bunun üzerine Resulullah, torunlarının bulunduğu Yahudi’nin evine gitti. Oları hurma ağacının dibindeki havuzun yanında oynarlarken gördü. Önlerinde de hurma artığı vardı. Resulullah (s.a.v.), Hz. Ali (k.v.)’ye:

“- Ya Ali, sıcak basmadan torunlarımı götürsen iyi olur” buyurdu. Hz. Ali de:

“-Evimizde hiçbir şey yok, aç karnına sabahladık. Ya Resulullah, şuraya azıcık otur da, Fatıma’ya götürmek için biraz hurma toplayayım” dedi. Resulullah oraya oturdu. Hz. Ali, Hz. Fatıma’ya biraz hurma topladı, topladıklarını bir torbaya koydu. Çocuklardan birini Hz. Peygamber diğerini Hz. Ali kucağına aldı. Oradan ayrıldılar. Yolda, Birinin aldığı çocuğu diğeri diğerinin aldığı çocuğu öbürü alarak eve kadar geldiler”.

Atâ (r.a.) anlatıyor:

“Hz. Ali’nin şöyle dediğini söylediler:

Günlerdir ne bizim, ne de Hz. Peygamberin evinde yiyecek hiçbir şey yoktu dışarıya çıktım. Yolda bir dinar gördüm bir ara, onu alıp almamak hususunda tereddüt geçirdim. Açlığın verdiği bitkinlik sebebiyle almak mecburiyetinde kaldım. Çarşıya gidip bu bir dinar ile bakkaldan un aldım. Unu, eve Fatıma’ya getirdim. Kendisine:

“- Hamur yoğur ve ekmek yap!” dedim. Hamur yoğurmaya başladı. O kadar bitkindi ki, dik duramıyor, sallanıyor ve her sallanışında zülüfleri leğenin kenarına değiyordu. Ekmeği pişirdi. Ben de bu sırada durumu Resulullah’a anlatmıştım. Resulullah (a.s.v.) :

“- Yiyebilirsiniz. O, Allah’ın Size lutfettiği bir rızıktır” buyurdu.

Hz. Ali (k.v.) anlatıyor:

Resulullah ile beraber, açlık sebebiyle, karnımıza taş bağladığımızı hatırlıyorum. Bugünse malımın zekatı kırk bin dinarı bulmaktadır”. (326) Cenab-ı Fatıma’dan:

326- Hadislerle Müslümanlık C.2, S. 304.

325- Uhut savaşında, Hz. Ali (k.v.) Hz. Fatıma (r.a.)’nın yanına geldi ve:

“-Ya Fatıma, kılıcımı getir! Üzülme, ben ne korkağım, ne de soysuzum! And olsun ki, Ben Muhammed’e yardım ve kullarını hakkıyla bilen Allah’ın rızası uğrunda mücadele edeceğim!” dedi.

Allah’ın Resulü Ali’ye hitaben:

“- Sen güzel savaştığın gibi Sehl bin Huneyf ile ibn-üs-Sımme de güzel savaştılar” dedi. O sırada Cibril:

“-Ya Muhammed! And olsun ki bu daha üstün. Sana daha çok yardım etmiştir” dedi. Allah’ın Resulü (s.a.v.):

“-Ya Cebrail! Ali yabancı değil Bendendir” buyurdu. Cebrail de:

“- Ben de Sizin ikinizdenim” diye ilave etti. (327)

327- Hadislerle Müslümanlık C. 2, S. 546

326-

Üç gün orada kalıp Hayber’e doğru yola çıktık. Amcam Amir de yanımızdaydı. Şöyle demeye başladı:

“-Allah’ım! Sen olmasaydın doğru yolu bulamaz, zekat vermez, namaz kılmazdık. Biz, lütfun olmadan yaşayamayız. Bize huzur ver. Sana kavuşunca da bizi lütfunla koru”. Bunu duyan Allah’ın Resulü (s.a.v.):

“-Bu kim?” diye sordu.

“-Amir “ dediler. Ona hitaben:

“-Rabbin senin günahlarını af etsin” buyurdu. Allah’ın Resulü kime böyle bir dua da bulunsa o şehit olurdu. Devesinin üzerinde olan Ömer:

“-Keşke Amir’in mazhar olduğu lütfa biz de mazhar olsaydık” dedi.

Hayber’e geldik. Murahhab, kılıcını sallayarak ortaya çıktı:

“-Hayber, Benim kahraman, tecrübeli bir silahşör olduğumu bilir. Girdiğim savaşlarda dehşet saçarım” diye şiir okumaya başladı. Bunun karşısına Amir (r.a.) çıktı. O da :

“- Hayber, benim de kahraman, tecrübeli, gözümü budaktan esirgemeyen bir silahşör olduğumu bilir” diyordu.

Birbirlerine ikişer hücum yaptılar. Bir ara, Murahhab kılıçla Amir’in kalkanını parçaladı. Amir buna seviniyordu. Ansızın, kazara kılıcı kendine döndü, ağır yara alarak ruhunu teslim etti.

Yolda Resulullah’ın ashabından bir grupla karşılaştım.

“-Amir’in ameli boşa gitti. Kendisini öldürdü!” diyorlardı. Bunun üzerine ağlayarak Resulullah’a geldim.

“-Ne oldu, ne var?” buyurdular.

“-Amir’in ameli boşa gitti diyorlar” dedim.

“-Bunu söyleyen kimler” buyurdu.

“-Ashabından bir grup” dedim.

“-Onlar bilmiyorlar tam aksine, Amir’e iki kat ecir var” buyurdu.

Daha sonra, Resulullah (s.a.v.) gözünden rahatsız olan Ali’ye (k.v.) haber gönderip çağırdı. Ve:

“-Bugün sancağı Allah’ı ve Resulü’nü seven birine vereceğim” buyurdu. Gidip Ali (k.v.)’yi getirdim. Resulullah gözüne tükrüğünü sürdü ve iyileşti ve sancağı da ona verdi. Yine Murahhab:

“-Hayber benim, kahraman, tecrübeli bir silahşör olduğumu bilir. Girdiğim savaşlar da dehşet saçarım” diyerek ortaya çıktı. Karşısına:

“-Ben de annemin (aslan!) diye ad koyduğu birisiyim. Kükreyen aslana benzerim. Düşmanlara ölüm ve dehşet saçarım” diyerek Hz. Ali (k.v.) çıktı. İlk hamlede, Murahhab’ı başından yaraladı. Vakit kaybetmeden işini bitirdi. Böylece Hayber’in fethi gerçekleşti. (328) Seleme bin Ekva’dan:

328-Hadislerle Müslümanlık C. 2, S. 548- 549

327- Hz. Ali (k.v.), bir valisine şu mektubu yazarak bir takım tavsiyelerde bulundu:

“Halk ile temasını kesme. Valiler halk ile temaslarını keserse meseleleri çoğalır. Halkın durumu, işleri hakkında bilgileri azalır. Halk, valileri ile temasları kesilince bilgisiz yetişir, büyüğe saygı, küçüğe şefkat gösterilmez. Güzel, çirkin; çirkin de güzel kabul edilir. Hak ile bâtıl birbirine karıştırılır. Bir vali, halkın kendisinden gizlediği meseleleri bilemez. Ayrıca, sonradan kendisine nakledilen sözlerle doğrusunu yalanından ayıracak belirtiler de yoktur ki, halkla temasın kesilmesinden doğacak mahsurları bertaraf etsin. Sen, ya hak dağıtmakta çok cömert birisisin. Öylece verdiğin şeyler veya cömert olduğun için fazla bağış yapman dolayısıyla uzun müddet halk ile temasını kesebiliyorsun.Ya da çok cimrisin. Halk sana, fevkalade muhtaç olmakla beraber, herhangi bir şey yapacağından ümidini kestiği için, senden ümit keserek, senden bir şey istemekten çar çabuk vazgeçmiştir. Böylece ne karanlık bir yere konacak, lamba sıkıntın, ne de Âdil hüküm verme derdin olacaktır. Bütün bunlardan sonra söylediklerime iyi kulak ver, kendine düşenle yetin. Doğruluktan ayrılma”. (329) Muhacir el Amir’i’den:

329-Hadislerle Müslümanlık C. 3, S. 712

328- Hz. Ali (k.v.) beni Ukbera’ya vali tayin etti ve bana:

“-Irak, Müslümanların az bulunduğu bir ülkedir” Dedi. Sonra da ilave etti: “Öyleyin bana gel.”

Yanına vardım muhafızı yoktu. Baktım, oturuyordu.Yanında bir kap ve su dolu bir bardak vardı. Bir torba getirmelerini emretti. Ben, kendi kendime:

“-İçinde ne var bilmiyorum ama, herhalde bana güvendi ve mücevher verecek” dedim.

Torbanın ağzı bağlıydı. Bağı çözdü. Bir de ne göreyim! Torba un doluydu. Ondan bir miktar un çıkarıp yanındaki kaba koydu. Üzerine de su koydu. Sonra karıştırıp kendi içti bana da içirdi ben, kendimi tutamayıp:

“-Ya Emir’el Mü’minin, Irak’ta bir çok lezzetli yemekler varken, sen, bu yemeği mi yiyorsun ?” dedim. O, şöyle dedi:

“-Haa, şunu söyleyeyim: Ben, torbanın ağzını cimri olduğum için bağlamıyorum. Bana yetecek kadar satın alıyorum dökülür de, bana ait olmayan şeyden yemek yaparlar diye korkuyorum. Bu sebeple torbanın ağzını bağlıyorum mideme haram ve şüpheli şeylerin girmesini istemem”.

A’meş, Hz. Ali’nin (k.v.) öğle ve akşam yemeklerinde Medine’den getirttiği şeyleri yediğini naklediyor. (330) Sakif kabilesinden bir adam’dan:

330-Hadislerle Müslümanlık C. 3, S. 871

329- Bir gün Hz. Ebu Bekir hutbe okurken Hz. Hasan geldi, minbere çıkarak ona:

“-Babamın yerinden in” dedi. Hz. Ali (k.v.), Hz. Ebubekir’in (r.a.) çocuğu kendisi öğretti düşüncesine kapılmaması için:

“-Emin olun ki böyle söyle diye Ona biz öğretmedik” dedi. (331) Urve anlatıyor:

331- İbnü Sa’d, Kenz’ul-Ummal, C. 3, S. 132

330- Hz. Ömer (r.a.) minberde hutbe okuyordu. Hz. Ali (k.v.)’nin oğlu Hz. Hüseyin geldi ona doğru giderek:

“-Babamın yerinden in” dedi. Hz. Ömer (r.a.):

“-Minber babanındır, benim babamın minberi yok, Sana bunu kim öğretti” dedi. Hz. Ali (k.v.) kalkarak:

“- Ona bunu kimse öğretmedi. Sana ben sorarım yaramaz “ diye azarlayınca, Hz. Ömer (r.a.):

“-Yeğenime dokunma O doğru söylüyor. Bu babasının Minber’idir” dedi.

“- Cenab-ı Ali’nin (k.v.) oğlu İmam Hüseyin (r.a.) anlatıyor:

Hz. Ömer Minberde iken yanına çıktım:

“- Babamın Minber’inden in, kendi babanın Minber’ine çık” dedim.

“-Babamın Minber’i yok, dedi ve yanına oturttu. İndikten sonra evine giderken, Bana:

“-Çocuğum sana bunu kim öğretti? Dedi. Ben de:

“-Kimse öğretmedi” dedim. Hz. Ömer (r.a.):

“-Çocuğum yarın bize gel emi” dedi.

Bir gün evine gittim, Muaviye ile beraberdi. İbnü Ömer de kapıda idi. İzin istedim vermediler. Ben de içeri girmeden çektim gittim. Sonra Hz. Ömer beni gördü:

“-Çocuğum hani niye gelmedin?” diye sordu. Ben de:

“-Geldim, fakat siz Muaviye ile beraberdiniz. İbnü Ömer içeri girmeden dönünce Ben de döndüm” dedi. Hz. Ömer:

“- Sen oğlum Abdullah gibi değilsin. Sen girebilirdin. Bizim İslâm olmamızı sağlayan evvel Allah sonra sizlersiniz” dedi ve ellerimi başıma koyarak okşadı. (332) Ebul Bahteri’den:

332- Hadislerle Müslümanlık, C. 5, S. 1052

331- iki kişi bir dava için Hz. Ali (k.v.)’ye geldiler. Hz. Ali hemen bir duvarın dibine oturdu. Bunun üzerine bir adam:

“- Ey Mü’minlerin Emiri! Duvar yıkılacak” dedi. Hz. Ali (k.v.):

“- Çekil git, Allah korur,” dedi. Gelen iki kişi arasındaki davayı karara bağladı. Kalktıktan sonra duvar yıkıldı. (333) Cafer b. Muhammed (r.a.) babasından;

333- Delail’ün- Nübüvve, S. 211

332-

“Eğer Din insanın fikrine göre olsaydı, mestin altını mesh etmek, üstünü mesh etmekten evla olurdu. Ancak Ben Resulullah (a.s.v.)’ın mestin üstünü mesh ettiğini gördüm. (334) Hz. Ali (k.v.)’den:

334- Ebu Davud, Taharet 62

333-

“Hz. Ayşe (r.a.)’ye mest üzerine mest etmekten sormaya geldim. Bana:

“Sana Ebu Talib’in oğlu (Hz. Ali (k.v.) )’yi tavsiye ederim, git ona sor. Zira O Resulullah (s.a.v.) ile birlikte seyahatlerde bulunmuştur” dedi. (335) Şureyh ibnu Hani’den:

335- Müslim, Taharet 85; Nesai, Taharet 99; İbni Mace, Taharet 86

334-

“Dünyanın tek günlük ömrü bile kalmış olsa Allah o günü uzatıp, Benden bir kimseyi o günde gönderecek”.

İbn-i Mes’ud:

“ Resulullah yahut şöyle buyurmuştu der: “…Ehl-i Beyt’imden birisi, ki bu zatın ismi benim ismime uyup babasının ismi de, babamın ismine uyar. Bu zat, yeryüzünü, eskiden cevr ve zulümle dolu olmasının aksine - adâlet ve Hakkaniyetle doldurur”. (336) İbn-i Mes’ud (r.a.)’dan:

336- Ebu Davud, Mehdi 1; Tirmizi, Fiten 52

335-

“ Dünya arkasını dönmüş gidiyor. Âhiret ise yönelmiş geliyor. Bunlardan her ikisinin de kendine has evlatları var. Sizler Âhiretin evlatları olun. Sakın dünyanın evlatları olmayın. Zira bugün amel var, hesap yok; yarın ise hesap var amel yok”. (337) Hz. Ali (k.v.)’den:

337- Buhari, Rikak 4

336- Resulullah (a.s.v.) Beni, Zübeyr’i ve Mikdad’ı gönderdi ve dedi ki:

“ Gidin Ravzatu’l Hâh nam mevkiye varın. Orada bir kadın bulacaksınız. Onda bir mektup var, mektubu alın gelin.”

“Gittik. Atımız bizi çabuk götürdü. Ravza’ya geldik. Kadınla karşılaşınca:

“ Mektubu çıkar!” dedik. Kadın: “Bende mektup yok!” dedi.

“ Ya mektubu çıkarırsın ya da seni soyarız!” diye ciddi konuştuk. Saç örgülerinin arasından mektubu çıkardı. Onu Resulullah (a.s.v.)’a getirdik. İçerisinde şu vardı:

“ Hâtıb ibnu Belte tarafından Mekke’de olan bazı müşriklere yazılmıştı…” (338) Hz. Ali (k.v.)’den:

338- Buhari, Megazi 9, Cihad 141, Tefsir, Mümtehine 1; Müslim, Fedailü’s-Sahabe, 161; Ebu Davud, Cihad, 108; Tirmizi, 343.

337- Hz. Resulullah (a.s.v.) Mekke’nin fetih günü birkaç kişi hariç Mekkelileri toptan affetmiş, öğle vakti olunca Hz. Bilal’e ezan okutmuştu. Bu ezan bazı Mekkelilerde üzüntü kaynağı olur:

Ebu Cehil’in kızı Cüveyriye: “Bilal’in Kâbe üzerinde anırmasında hazır olmaması, babama Allah’ın ne büyük lütfu” der.

Halid ibnu Esed: “Allah babama lutfetti der bugünü görmedi”.

Haris ibnu Hişam: “Keşke bugünden önce ölseydim.” Der.

Ebu Süfyan: “Ben bir şey söylemiyeceğim. Şayet söylersem bunu şu çakıllar bile Ona haber verecektir!” der.

Derken Resulullah (a.s.v.) çıkageldi: “Söylediklerinizi biliyorum” der ve hepsini tekrarlar. Hâris ve Attab, “Şehadet ederiz ki Sen Allah’ın Resulüsün. Bunu bizimle olan şu kimseler, bir de Allah biliyordu”.

Mekke’nin Fethi sırasında komutanlık Hz. Ali (k.v.)’ye verilir. (339)

339- Kütüb-i Sitte Muhtasarı, Mekke’nin Fethi.

338- Yezit (lânetullah) Kufe’ye Ubeydullah ibni Ziyad’ı vali tayin eder O da Ömer ibnü Sa’d b. Ebi Vakkas’ı Hz. Hüseyin (a.s.)’e karşı komutan tayin eder. Hz. Hüseyin’e karşı kazanacağı zafer karşısında Rey Valiliği’ni vaad eder! Kerbela’da Cenab-ı Resulullah’ın torunu (oğlu) İmam Hüseyin (a.s.) ve ailelerinden on dokuz Zât’la birlikte yetmiş iki zatı şehit eder. Ömer b. Sa’d mübarek başlarını yezid (lânetullah)’in komutanı Ubeydullah b. Ziyad’a gönderir. İbni Zeyd Kufe’de halkı toplayıp mübarek başları getirir. Halkın gözü önünde elindeki çubukla Hz. Hüseyin (a.s.)’nin başına dürter, dudaklarının arasına geçirir ve kaldırmaz. Bu hakareti gören Zeyd b. Erkam (r.a.):

“Kaldır çubuğu, kendisinden başka İlâh olmayan Zât’a yemin olsun, Ben Resulullah (s.a.v.)’ın dudaklarını bu dudakların üzerinde onları öperken gördüm der ve kendini tutamayıp ağlar. Zalim ibnü Ziyad:

“Allah, gözlerini ağla(maktan çıkar)sın. Allah’a yemin olsun, eğer bunak ihtiyarın teki olmasaydın kelleni uçururdum!” der. Zeyd ibnü Erkam (r.a.) orayı terk ederken şunları söyler:

“Ey ara cemaati! Bugünden sonra artık kölesiniz. Hz. Fatıma’nın oğlu Hüseyin (a.s.)’i katlettiniz, başınıza ibnu Mercane’yi emir yaptınız. O sizin hayırlılarınızı öldürecek, şerlilerinizi de köle yapacaktır”.

Yezid (lânetullah)’in komutanı Ubedullah b. Ziyad, daha dünyada yaşarken Cenab-ı Hak cezasını vermiştir. Birden ortaya çıkan ince bir yılan tekrar tekrar ağzından giriyor, burnundan çıkıyor; burnundan girip ağzından çıkıyor ve sonra kayboluyor. Bu Hz. Hüseyin (s.a.)’e yapılan harekete karşı Cenab-ı Hakkın bir Âyeti, bir ibrettir.

Ve bu yılan o lanetlik, Muhtar es- Sakafi tarafından öldürüldüğünde de yine burnundan girip ağzından çıkmaktadır. (340)

340- Buhari ve Tirmizi; Kütüb-i Sitte Muhtasarı, Kerbela Hadisesi.

339-

Resulullah (s.a.v.) Efendimiz, kendisine bir yiyecek getirilince, mahiyeti (özelliği) hakkında sorardı. Eğer “ hediye olduğu” söylenirse ondan yerdi. “Sadaka olduğu” söylenirse yemeyip ashabına “Siz yiyin” buyururlardı. (341) - Ebu Hureyre’den:

341- Buhari, Hibe 5; Müslim, Zekat 175; Tirmizi, Zekat 25; Nesâi, Zekat 98.

340-

“İnsanlar kıyamet günü cemaatler halinde olacaklar. Her ümmet kendi Peygamberini takib edip: “ Ey Falan! Bize şefaat et! Diyecekler. Sonunda şefaat etme işi bana kalacak. İşte ‘Makam-ı Mahmud’ budur. (342) İbni Ömer (r.a.)’den:

342- Buhari, Tefsir, Ben-i İsrail, 11, Zekat 52.

341- Hz. Ali (k.v.)’yi dinledim. Demişti ki: Resulullah (a.s.v.) buyurdular ki:

“ Maveraünnehir’den bir adam çıkacak, Ona el-Haris Harras (çiftçi) denecek. (ordusunun) önünde Mansur denen bir adam olacak. Bu Zât Âl-i Muhammed için (malıyla, hazineleriyle, silahıyla zemin) hazırlayacak, hilafeti mümkün kılacaktır. Tıpkı Kureyş’in Resulullah (a.s.v.)’a mümükün kıldığı gibi. Ona yardımcı olmak her Müslüman’a vacip olmuştur- veya icabet etmesi vacip olmuştur” dedi. (343) Hilal İbnü Amr’dan:

343- Ebu Davud, Mehdi, 1.

343- “Bayram hutbesini okuma işini namazdan öne alanın ilki Mervan’dır. O, bu işe tevessül edince cemaattan birisi ayağı kalkarak: “yanlış iş yapıyorsun, namazın hutbeden önce kılınması gerekir” dedi. Mervan “artık o usul terk edildi”. Diyerek devam etmek istedi. Ebu Said-ul Hudri (r.a.) ortaya atılarak “bu adam, üzerine düşen uyarma görevini yaptı. Zira ben Peygamber (a.s.v.)’ın şöyle söylediğini işittim: ‘sizden kim (Sünnetimize uymayan) bir münker görürse (seyirci kalmayıp) onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin buna da gücü yetmezse kalbi ile buğz etsin. Bu kadarı imanın en zayıf mertebesidir”. (344) Târık ibn Şihab’dan:

344- Melahim, 17; Müslim, İman, 78; Ebu Davud, Salat-ı İydeyn 248; Tirmizi, Fiten 11;

Nesai, 17, İbn Mace, Fiten 20.

Not: Emevi sultanları, hutbe sırasında cemaati rahatsız eden siyasi sözler söylerlerdi. Hz. Ali (k.v.) başta, Ehl-i Beyt’e hakaret eder, lanet okurlardı (okuyanlara olsun). İbadetini yapmak fakat bu küfürleri dinlemek istemeyenler namazı kılar kılmaz mescidi terk ederek hutbeyi dinlemiyorlardı. Bu durumu önlemek için mervan hutbeyi öne almıştı.

344-: Cenab-ı Resulullah (a.s.v.) buyururlar: “Allah gönderdiği her peygamberden ‘Allah Muhammed’i kendisi hayatta iken gönderdiği takdirde Ona inanacağına ve Ona yardım edeceğine dair misak (söz- yemin) aldı. Cenab-ı Hakkın her Peygambere ayrıca: ümmetinden ‘kendileri sağ iken gönderildiği takdirde Ona iman edip yardımcı olmaları hususunda da misak almalarını emretti”. (345) İbn Abbas (r.a.) ve Hz. Ali (k.v.)’den:

345- Kütüb-i Sitte Muhtasarı, Kur’an’da Mehdi Meselesi

345- “Lâ feta illa Ali, lâ seyfe illa Zülfikar – Ali gibi ER, Zülfikar gibi kılıç yoktur”. (346)

346- İslâm Tarihi, Hz Muhammed Ve İslamiyet, M. Asım Köksal, C.3, S. 117,

Kaynaklar: İbn İshak, İbn Hişam Sire, C.3, S.100, Taberi, Tarih, C.3, S.17,

İbn Esir, El-Kamil, C. 2, S. 74.

Paylaş: