Bencillik

Tanrı ve Elçisi (a.s.v.) nefisle mücadeleyi emretmiştir.

Vema öberriö nefsi innennefse leemmaretün bissui – Nefsinizi kötülüklerden uzak bilmeyin.Muhakkak nefis kötülükleri emredicidir”.(Yusuf –53)

Âyeti ile nefsin, kötü şey olduğunu açıklamaktadır.

Nefis, Tanrı tarafından insana verilmiş; bütün hayvansal duyguların toplandığı Mânevi ve süfli bir mahluktur.İnsanın sol iki kaburga kemiği arasında durur.Kızgın ve siyah bir duman gibidir.Vahşi hayvanlardan kurtla temsil edilir. Haram-Helal tanımayan, daha ziyade zayıflar üzerine saldıran; aynı zamanda korkak ve hain olan kaba kuvveti temsil eder.

Tanrı, Kur’an’ın birçok Âyetlerinde nefisle mücadeleyi emreder:

“vecahidu biemvaliküm veenfüsiküm – Nefislerinizle ve mallarınızla mücadele edin!” (Tevbe-41)

“Vemen cahede feinnema yücahidu linefsihi – Cihad etmek isteyen nefsi ile cihad etsin (savaşsın)!”( Ankebut- 6) (2)

buyurmaktadır.

Yunus Emre, nefis için; “Bin başlı bir canavar,/ Her başta bin

ağzı var,/ Her lokması Âdem’dir!..Mısraları ile nefsin ne kadar zalim ve kuvvetli olduğunu anlatmak istemiştir.

Nefsini kıran, ona uymayan; sonunda Mevlâ’sına kavuşur! İç Âlem’de “Nefis kurdu” ile “İbadet koçu” sürekli dövüşürler!..

Kuvvetli ibadet yapan insanın Ruhu, kuvvetli bir koyun-koç şeklinde nefis kurduna karşı direnir. Ve kurdu yere yıkar. Hatta öldürür. Çünkü çok kuvvetli bir koç olur.Boynuzları büyür. Nefis kurduna vurunca onu parçalar.

Ayrıca iç Âlem’de “Nefis oğlanı” ve “Zikir oğlanı” denilen güç vardır.Nefisle zikir oğlanı dövüşür. Zikir oğlanı, nefis oğlanını yere vurur.Nefis oğlanı küçülür, çocuk gibi olur.

Salik (Tanrı yolcusu), zikre biraz ara verdiğinde; birden tekrar nefis oğlanı canlanır! Eski durumuna geçer. Yine saldırmaya başlar...

Tanrı yolcusu, zikrullah ile neticede nefsi mağlup eder!..Bu mücadele devam eder...

Sonuçta Tecelli-i İlâhiye’ye mazhar olur!..

           **“Ölmeden evvel ölmek”** budur!..(3)

(2) Veya “Kim savaşırsa ancak kendi faydası için savaşır”.

(3) Yüce Peygamberimiz (s.a.v.) buyurur:

Ölmeden evvel ölünüz”.(Acluni, keşfü’l hafa C.2,S.402,Beyrut-1932)

Paylaş: