Üstadı gözlemek

Salik, derste Pirini (Üstadını) gözünün önünde tutacak.

Salikin Piri; Rehberi, yani yol göstericisidir. İmamıdır, İmam, Nurdur. Kutsi Ruh, İmam'dır. O nedenle Hak İmam'a "Nur" denilmiştir.

Nur, "ışık, aydınlık" demektir. Işıksız, nursuz, iç âlemin semâsı aydınlanamaz.

En büyük zâkir, Allah'ı zikreden imam, "Mürşid"dir. Mürşid, "Kutsi Ruh"tur. Kutsi Ruhu taşıyandır. Kutsi Ruhu'n huzurunda, Kutsi Ruh'la beraber Tekbir (Eşsiz bir olan İlâh) Allah çağrılacaktır. Kutsi Ruh'un nezaretinde (gözetiminde), denetiminde bulunan ham ervah (ruhlar) zikrini doğru yapar.

Kutsi bir Ruh'un bulunduğu yere; Şeytan, vesvese, evham yaklaşamaz. Çünkü Şeytan, vesvese Allah'ı zikredenlere musallat olur.(257) Onu Allah'ın zikrinden caydırmak için Ona vesvese verir. Onu (İç âlemde korkunç suretlerde görünerek) korkutur, ya da korkutmak ister. Çünkü Şeytan bilir ki, "Allah'ı zikredeni, Allah zikreder".

- "Fezkürûni ezkürküm - Beni zikredin ki, ben de sizi zikredeyim". ('Bakara-152).

Allah'ın bir kulunu zikretmesinde, O kul için çok büyük bir ikram olduğunu, hatta en büyük "İkram-ı ilâhi" olduğunu, mel'un İblis bilir. Bu nedenle Âdem'i ve çocuklarını sevmeyen İblis (Şeytan), "İnsanın bu en büyük ikramdan mahrum olması için" çok çaba gösterir.

Bu nedenle, daha ham olan bir ruh sahibi, yani mübtedi (başlangıçtaki) bir salikin; muhakkak Şeytanın asla yaklaşamayacağı "Kutsi Ruh'un eşliğinde", beraberce zikrini yapması lâzımdır. İşte buna "rabıta "denir.

Ayrıca O Salikin kalbi. Ruhu, aklı, fikri, Kutsi Ruh'un nazarı, Nuru ve duası ile gelişir. Pişer, kalbi, Ruhu, aklı, fikri ve yüzü parlar. Yüzü pembeleşir. "Nurani çehre"olur. ÇünküKutsi Ruh, Lahut'a kavuşmuş, kutsallaşmıştır. Tahir (tertemiz) dir. Tezkiye bulmuş, kâmilleşmiş, yani olgunlaşmış, gayet Nurludur. Cebrail gibi... Çevresine ışık ve rahmet Nurları saçar.

Rabıta, bu "Kutsi Ruha"dır. Bedene, beşere rabıta olmaz.

İnsan-ı Kâmil'in dışı"halk",içi "Hak"tır. "Rabıta, hakkadır. Halka rabıta olmaz!.. Halka rabıta şirktir. Beşere rabıta olmaz.

İnsan-ı Kâmil'in, "Hak'la Hak olmuş" Kutsi Ruh'una rabıta edilir.(258) Fanafillah, Bakabillah mertebesini bulamamış bir şeyhin, daha doğrusu kendisini şeyh gösterenin ruhuna rabıta olmaz,zira henüz Onun ruhu da hamdır. Ham ruh, diğer bir hamdan ne alabilir?.. Daha beter, şaşkın olur. Bu durumdaki insanların hali, çiğ et yediği halde, "kızarmış et yiyorum" diyenin haline benzer, Zikrullah, Allah'ın emridir. Farzdır.

"Ya eyyühellezine âmenüzkurûllahe zikren kesira - Ey iman edenler! Allah'ı çok zikrediniz!" (Ahzab-41).

Zikrullah ile ilgili yüzlerce âyet vardır. Kur'an-ı Kerim’ de!..

Allah'ı zikretmek, en büyük farzdır. En büyük ibadettir.

-"Vele zikrullahi ekber - Allah'ın zikri ise, en büyüktür".( Ankebut-45).

Bazı kendini bilmez mollalar, Allah'ı zikretmek farz değildir derler. Bazıları da, "Allah'ı çok zikredin!"âyetlerinin çokluğu karşısında; zikir, namazdır diyorlar.

Zikri, namaz sayarsak durum değişir. Mesela Sure-i Bakara'da Allahu Taala,

- "Fezkurûni ezkürküm - Beni zikredin ki, Ben de sizi zikredeyim ".(Bakara-152).

buyurmaktadır. Bu âyet karşısında Nasıl bir tavır takınacak?..

Eğer "zikri", "namaz" kabul edersek; bu âyeti nasıl meallendireceğiz?.. Allah açıkça, "Beni zikredin ki, Ben de sizi zikredeyim" buyurmaktadır.

O zaman bu âyet, "Bana namaz kılın ki, ben de size namaz kılayım"a düşünür ki, maazallah (Allah korusun)!.. O

nedenle mollalarımız, "zikir konusunda" fazla ileri gidip, Allah'ın zikrinin ve çok çok zikrinin İnkârına gitmesinler. Yukarıdaki âyete göre (259) "Selat, yani dua, yalvarma" anlamına olan namazın ayrı bir ibadet; "Allah'ı çok zikretme"nin de ayrı bir ibadet olduğunu artık lütfen kabul etsinler!

Namaz da farzdır. Allah'ı çok zikretmek de farzdır.

Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerle bunların "ayrı" şeyler olduğu (Namaz ve Oruç gibi) ve ikisinin de (Selat ve Zikir) farz olduğu, Allah'ın yüce emri olduğu ispatlıdır.(260)

"Fezkü'rullahe kesiren laalleküm tüflihân - Allah'ı çok zikrederdin ki, kurtulasınızer.(Cuma10-

"Velezikrullahi ekber - Allahın zikri, en büyük olandır".(Ankebut-45).

“Elâ bizikrillahi tetmeinnil kulûb - Ayık olunuz.'Allah'ın zikri, kalpleri mutmain eder. Tatmin eder".(Râd-28).

Hz. Rabbımız Allah, Kitap ve Sünnet ile sabit "Allah'ı çok zikretmeyi" bize nasip ede!.. Bizi, "zikrullah"tan ayırmaya!..

Yüce Peygamberi (a.s.v.) ve pâk Ehl-i Beyti'nin, Hz. Ali'nin "Kutsal tarikinden, yolundan" bizi ayırmaya!..

Bizi Peygamber ve Ehl-i Beyt'ine (Onlara selam olsun) bağışlayıp, kesir (çokça) zikrullah'la yaşatsın. Allah ve Ehl-i Beyt meveddet ve muhabbeti ile tezkiye ve mutahhar buyura!..

(257) Musallat: Bir kimse ya da şeyin üzerine bırakacak kadar düşme . Musallat olmak: Birinin başına bela olmak

(258) Daha geniş bilgi için bk. VARLIK, "İslâm Tasavvufunda bazı gerçekler ve Istılahlar", Kâzim Yardımcı, İst.1974, Genel Dağıtım: Doğan Dağıtım-Malatya.

(259) "Namazınızı kılın. Namaz insanı kötülüklerden, fuhuştan; münkerden alıkor. 'Allah'ın zikri'ise, en büyük tür".(Ankebüt-45)

(260) Herhalde şu durum değerli okuyucuların dikkatinden kaçmıştır:

Ülkemizde yayımlanan belli başlı Kur'an-ı Kerim meallerinin "İndeksinde" ya da fihristinde, "Allah'ı anmak" veya "Zikir" başlığı altında bir bölüm yoktur!..

Paylaş: