BİR KONU

Bazı kötü niyetliler derler ki; Peygamberimiz Efendimiz, Ebu Süfyan’ın kızı Ümmü Habibe’yi aldı.Ümmü Habibe Annemiz Hicretten çok önce kocasıyla beraber -Ebu Süfyan’a rağmen- kendi özgür iradesi ile Müslümanlığı kabul etti. Zalim babası, anası ve kardeşi Muaviye, O’nu didik didik arayıp öldürmek istiyorlardı. Sonra kocasıyla beraber Hz. Peygamberin izniyle Habeşistan’a Yemen ve Tebük tarafına hicret edenlerle beraber Mekke’yi terk ettiler. Yolda kocası öldü.

Bu sırada Peygamberimiz de Medine’ye Hicret buyurdular. Ümmü Habibe, bazı Müslümanlar ile gizlice doğruca Medine’ye gitti ve Peygamberimize sığındı. Peygamberimizin kendisini korumasını, Ebu Süfyan’a teslim etmemesini; Onlara dönerse, kendisini yine Kâfir edeceklerini arz etti...

Düşman tarafının kızını bu sığınması ve babası Ebu Süfyan’a düşmanlığının karşılığı olarak, Efendimizin iltifatına uğradı ve O artık “Hâşimilerden” oldu.

Sure-i Yâ Sin’in birinci sayfası, Sure-i Mümtehine’nin yedinci, sekizinci, dokuzuncu Âyetleri, Sure-i Secde’nin son Âyetleri bir araya getirildiğinde (64)

64) Yâ Sin (Mekke’de nâzil oldu): 1-Yâ Sin, 2-Hikmetli Kur’an’a andolsun ki, 3-Sen gönderilmiş elçilerdensin, 4-Dosdoğru bir yol üzerindesin, 5-Çok üstün ve merhametli Allah’ın indirdiği yol üzerindesin 6-Babaları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için, 7-Andolsun Onların çoğuna “O Söz (Azap)” hak oldu. Artık onlar, iman etmezler! 8-Biz, Onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar, çenelere kadar dayanmıştır. Onun için kafaları ve burunları yukarı kalkıktır. 9-Önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çektik de Onları kapattık. Artık görmezler. 10-Onları uyarsan da, uyarmasan da Onlar için birdir, inanmazlar. 11-Sen ancak Zikre uyan görmeden Rahman’a büyük saygı gösteren kimseleri inzar edeceksin (uyarabilirsin). İşte böylesini bir mağfiret ve güzel mükafatla müjdele.

(Yâ Sin:1-11).

Mümtehine (Medine’de, Mekke’nin Fethinden önce nâzil oldu): 7-Belki de Allah sizinle, Onlardan düşman olduklarınız arasına bir sevgi koyar. Allah kadirdir. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. 8-Allah sizi, Din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkartmayan kimselere iyilik etmekten, Onlara adâletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah, Adâlet yapanları sever 9-Allah Sizi, ancak sizinle Din hakkında savaşan, Sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselerle dost olmaktan meneder. Kim Onlarla dost olursa işte zalimler onlardır. (Mümtehine:7-8-9)

Secde (Medine’de nâzil oldu):

28-“Doğru iseniz, bu fetih ne zaman?” diyorlar. 29-De ki: Fetih günü inkâr edenlere imanları (inanmaları) fayda vermez. Ve kendilerine nazar da etmez. 30-Sen, onlardan yüz çevir ve bekle, zaten onlar da beklemekdedirler. (Secde:28-30). Görülecek ki; Allah, Mekke müşriklerinin çoğunun asla iman etmeyeceklerini, Onların kalp gözlerinin kör olduğunu, Sure-i Yâ Sin’de önceden bildirmektedir.

Sure-i Mümtehine’de, ”Müslümanları, Mekke’den ihraç edenleri dost edinen Mü’minlerin zalimlerden olacağı...” ki Müslümanları, Mekke’den ihraç edenlerin; Müslümanlıklarından dolayı Peygamber ve Mü’minlerle harbedenlerin başında zalim, sadist ve çok zengin Süfyan Ailesi bulunmaktadır: Ebu Süfyan, karısı Hinde, oğlu Muaviye... Tüm Süfyan kavmi Emeviler ... Mervan, Amr İbn’il As, Vahşi ve benzeri avâneleri...

Ayrıca Peygamberimiz, bunların “Müellefetü’n fi’l kulûb (kalpleri iman etmemiş olanlar)” olarak nitelemiştir. Müellefetü’n fi’l kulûb’lar, ”Gayr-ı Müslimlerin “ listesindedirler. Bu durum, Şer’an da böyledir. Nitekim Şer’an Gayr-ı Müslim’ler şunlardır: a)Müşrikler, b)Sebeiler, c)Mecuslar, d)Yahudiler e)Hrıstiyanlar, f)Müellefetü’n fi’l kulûb olanlar.

Sure-i Secde’nin sonunda ise; ki bu Sure ve Âyet, Mekke’nin fethinden önce Medine’de inzal olmuştur:

Fetih günü iman eden Kâfirlerin imanları kendilerine faide vermeyecektir. Ve Onlara nazar da etmeyecektir (Allah, Onlara nazar etmeyecektir.) Siz, Onlardan uzak durunuz. Onlar size zarar vermek için sizi gözetmektedirler. Siz de Onları gözetleyiniz” (Secde:29-30)

Yani “tarassut” altında tutunuz. Onlar, iman etmediler. Peygamberin ve Mü’minlerin düşmanıdırlar. Ne zaman fırsat bulsalar, size saldırırlar.

Nitekim Peygamberin (a.s.v.) zamanında bu fırsatı bulamayanlar; Hz. Ebubekir halife seçildiğinde hemen bunu fırsat bilip; Ebu Süfyan altı bin silahlıyla Medine’yi kuşatmış ve Ebubekir’e isyan edip, O’nu öldürmek istemiştir.(65)

Fakat Allah’ın Aslanı, Mü’minlerin Velisi Şâh-ı Velâyet’in celâdetli ve azâmetli karşı çıkışı ile Cehennem olup geri Mekke’ye dönmüştür. Hz. İmam-ı Ali (k.v.) Efendimizin sayesinde çok feci bir durum önlenmiştir. Peki kimdir bu Ebu Süfyan’ın ardındaki altı bin silahlı?..

Hani bunlar, Mekke’nin fethi günü iman etmişlerdi?..

Ebubekir Hazretlerini öldürmeye geliyor. Mü’minleri birbirine düşürüp, ondan sonra da İslâm’ı ortadan kaldırıp, tekrar o şaşaalı (gösterişli) riyaset (başkanlık) günlerine kavuşmak istiyor. Bu Ebu Süfyan ve oğlu, ailesi ve O’nun ardına düşüp Ebubekir ve Ashab’ı öldürmeye gelen 6000 silahlı münafıklardır.(66) Daha kâfirin ardında 6000 silahlı kâfir var. İşte bu kadar kuvvetli olduğu için de Peygamberimiz Onlara “maslahat” yapmıştır. Kılıç çekmemeleri için Onları dünya malı ile oyalamış; oğlu Muaviye’yi zekât toplama kâtibi yapmıştır. İşte sır kâtibi diye savundukları bu zekât toplama kâtipliği (tahsildarlık)dir. Ve zekâttan onlara (Müellefetü’n fi’l kulûb’lara ) da zengin oldukları halde verilmiştir. İşte bu bir ”Maslahat-ı Nebi” dir. Halbuki zenginlere zekât verilmez.

(65) İbnü’l Esir, El Kâmil fi’t-tarih tercümesi, İslâm Tarihi, 2.Cilt, S. 298-299, Bahar Yayınları, İstanbul. Ve Diğer İslâm Tarihleri.

(66) Hz. Ali, Mustafa Yağmurlu, Beyan Yayın, İstanbul-1984’ten; Yakubi,Tarih, C. 2, S. 116. Ayrıca Taberi’nin Tarihinde’de vardır.

Sonra Ebubekir de Onları Mekke’den uzaklaştırmak için Şam’a sürgün olarak Vali etmiştir. Bu da “maslahattır.” Hz. Ömer de Muaviye’ye “Ne tez kâfir oldun!..” dediği halde azletmek hesabına gelmemiştir. Bu da bir “maslahat”tır.

Yoksa Onların, ne kâfirler oldukları biliyorlardı. Hz. Ebubekir de, Hz. Ömer de çok iyi biliyorlardı... Maslahat, maslahat yapalım derken; Hz. Osman zamanında aşırı maslahata gidilmiş İslâm Devleti’nin valiliklerini Süfyaniler-Emeviler ele geçirmişlerdir. (67)Hz. Osman’ın son zamanlarında zaten Devlet Emeviler’in; Mervan’ın, Muaviye’nin, Amr b. As’ın eline geçmiştir. Durum, çok zorlaşmıştır.

İşte Hz. Şâh-ı Velâyet, böyle ”kaybedilmiş bir devlet” in başına geçmiş, zalimlerin elinden neler neler çekmiştir... Ancak,”Tevhid” i kurtarabilmiştir.Yoksa Emeviler’in hedefi geri “Devr-i cehalet”e dönüş idi.Onların asıl gayesi İslâm’ı ortadan kaldırmaktı. Ehl-i Beyt bunu önledi.(68)

Ümmet-i Muhammed, Hz. Ali’ye ve Hz. Şâh-ı Şahâdet İmam Hüseyn’e minnettardır.

(67) Hangi eyilimde, mezheb ve meşrepte olursa olsun bütün İslâm tarihlerindeki ”ortak görüş” budur.

(68) Sevgili Peygamberimiz buyurdu: ”Ben,Kur’an’ın indirilişi üzerine savaşıyorum; Ali ise O’nun tevili üzerine savaşacak. (Ebu Said veİbni Seken’den; Hz. Peygamberin dilinden Dört Halifesi Terc.

A. F. Yavuz, S. 274-291).

Münafıkların en fesatçıların başı Ebu Süfyan Ailesidir. Allah’ın Peygamberine, Ehl-i Beyt’e ve Müslümanlara, Onların ettiğini hiç bir kâfir, Yahudi ve Nasara da yapmamıştır. Süfyan Kavmi “Tevhid” in “İslâm”ın ve ”Sosyal Adâletin” düşmanıdırlar.

Kim Onları ve Onları savunanları dost edinir, Onlara dostluk ederse Sure-i Mümtehine’ye göre ”zalimlerden olur”.(69)

Kim Onlardan “teberra” eder, yani uzak durur Onları sevmez; Allah’ı ve Resûlünü, Resûlünün Ehl-i Beyt’ini, Muhacirleri, Ensarı ve Namaz kılan, Zekat veren, Rüku eden Mü’minleri “tevalla –Veli, dostlar edinirse” kurtulur. İmanı emniyette olur.

Şimdi tekrar “masumiyet” konusuna değinelim:

(69) ”Allah sizi, Din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, Onlara adâletli davranmaktan sizi men etmez. Çünkü Allah, adâlet yapanları sever. /Allah sizi, ancak sizinle Din hakkında savaşan sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselerle dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa İşte zalimler onlardır” (Mümtehine-8,9.)

Paylaş: